Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Psikoterapi ve Koçluk Arasındaki Fark Nedir?

Yazar: Tuğçe Turanlar10 Ağustos 2024 Profesyonel Koçluk Hizmetleri0 Yorum

Psikoterapi ve koçluk arasındaki farkları anlamak, kişisel gelişim, mental sağlık veya profesyonel gelişim arayışında olan bireyler için oldukça önemlidir. Her iki alan da bireylerin hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlasa da, yaklaşımları, yöntemleri ve altında yatan felsefeleri önemli ölçüde farklıdır.

Psikoterapi

Psikoterapi, genellikle konuşma terapisi olarak da bilinir. Duygusal ve psikolojik zorlukları ele almak için eğitimli bir ruh sağlığı uzmanı ile çalışmayı içerir. Psikoterapinin birincil amacı, çeşitli terapötik teknikler aracılığıyla psikolojik sıkıntıları hafifletmek ve mental sağlığı iyileştirmektir.

Psikoterapinin Temel Özellikleri

  1. Mental Sağlığa Odaklanma: Psikoterapi, depresyon, anksiyete, travma ve kişilik bozuklukları gibi ruhsal sorunları tedavi etmeye odaklanır. Kişinin iyi olma halini olumsuz etkileyen derin duygusal sorunları ve davranış kalıplarını ele almayı amaçlar.
  2. Lisanslı Profesyoneller: Psikoterapistler, psikologlar ve psikiyatristler lisanslı ruh sağlığı profesyonelleridir. Geniş kapsamlı bir eğitim almışlardır. Etik standartlara ve düzenlemelere uyarlar.
  3. Geçmişe ve Şimdiye Odaklanma: Terapi, genellikle geçmiş deneyimleri ve bu deneyimlerin şu anki davranış ve duygusal durum üzerindeki etkilerini inceler. Sorunların kökenlerini anlamak, terapötik sürecin kritik bir bileşenidir.
  4. Uzun Süreli Süreç: Psikoterapi, aylar veya hatta yıllar sürebilen uzun vadeli bir taahhüt olabilir. Önemli ve kalıcı değişiklikler sağlamak için düzenli, tutarlı seanslar gerektirir.

Koçluk

Koçluk ise, bireylerin belirli kişisel veya profesyonel hedeflere ulaşmalarına yardımcı olmayı amaçlar. Koçlar, Koçluk alan kişilerin güçlü yönlerini belirlemelerine, hedefler koymalarına ve bu hedeflere ulaşmak için eylem planları geliştirmelerine yardımcı olur.

Koçluğun Temel Özellikleri

  1. Hedef Odaklı: Koçluk, gelecek ve hedef odaklıdır. Kariyer ilerlemesi, performans geliştirme veya kişisel gelişim gibi belirli sonuçlara ulaşmada bireylere yardımcı olmak için tasarlanmıştır.
  2. Çeşitli Profesyoneller: Koçlar, çeşitli geçmişlere sahip olabilir ve mutlaka formal ruh sağlığı eğitimi almış olmayabilirler. Genellikle ICF (International Coaching Federation) onaylı koçluk sertifikalarına sahiptirler. Ancak ruhsal sorunları teşhis veya tedavi etme yetkisine sahip değildirler.
  3. Şimdi ve Geleceğe Odaklanma: Koçluk, bireylerin güçlü yönlerini ve kaynaklarını kullanarak hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmaya odaklanır.
  4. Kısa ve Orta Vadeli Katılım: Koçluk ilişkileri, genellikle birkaç ay süren ve daha kısa vadeli olan ilişkiler olup, koçluk alan kişinin hedeflerine ve ihtiyaçlarına bağlı olarak seansların sıklığı ve süresi değişir.

ICF’nin Koçluk Üzerine Görüşleri

ICF (International Coaching Federation), koçluk mesleğinin en yüksek standartlarını belirleyen ve destekleyen önde gelen küresel organizasyonlardan biridir. ICF’ye göre, koçluk, bir koç ve koçluk alan kişi arasındaki ortaklıkta, koçluk alan kişinin kişisel ve profesyonel potansiyelini en üst düzeye çıkarmak amacıyla derin düşünme ve yaratıcı süreçlerin kullanıldığı bir ilişki olarak tanımlanır (ICF, 2020).

ICF, koçluğun etkilerini araştıran birçok çalışma yapmıştır. Bu çalışmalar, koçluğun iş performansı, iletişim becerileri ve kişisel gelişim üzerindeki olumlu etkilerini göstermektedir. Ayrıca, ICF’ye göre, profesyonel koçlar, etik kurallara ve yetkinlik standartlarına uyarak, koçluk alan kişilere yüksek kaliteli hizmet sunar.

Yaygın Koçluk Türleri

1. Kariyer Koçluğu

Kariyer koçluğu, bireylerin mesleki yaşamlarında yol bulmalarına, kariyer seçimlerinde rehberlik etmelerine ve profesyonel gelişimlerine yardımcı olmayı amaçlar. Kariyer koçu, koçluk alan kişiyle birlikte,  güçlü yönlerini bularak, kariyer hedefleri belirler ve bu hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirir. Kariyer değişikliği yapmak isteyenler, mevcut rollerinde ilerlemek isteyenler ya da işlerinde daha fazla tatmin arayanlar için oldukça faydalıdır.

2. Eğitim Koçluğu

Eğitim koçluğu, öğrencilerin akademik performanslarını iyileştirmelerine ve etkili çalışma alışkanlıkları geliştirmelerine yardımcı olur. Bu koçluk türü, okul öncesinden üniversiteye kadar her seviyedeki öğrenciler için yararlıdır. Eğitim koçları, zaman yönetimi, motivasyon, öğrenme stratejileri ve akademik zorlukların üstesinden gelme gibi konularda destek sunar. Ayrıca, öğrenciye destekleyici bir öğrenme ortamı yaratmak için ebeveynler ve öğretmenlerle de iş birliği yapar.

3. Ebeveyn Koçluğu

Ebeveyn koçluğu, ebeveynlere çocuklarını etkili bir şekilde yetiştirmeleri için gerekli araçları ve stratejileri sunar. Bir ebeveyn koçu, ebeveynlere disiplin, iletişim ve çocuklarının davranışlarını yönetme gibi konularda rehberlik eder. Bu koçluk türü, ebeveynlerin gelişimsel aşamaları anlamalarına ve çocuğun büyümesini ve refahını destekleyen bir ortam yaratmalarına yardımcı olur.

4. İlişki Koçluğu

İlişki koçluğu, bireylerin ve çiftlerin romantik, ailevi veya sosyal ilişkilerini iyileştirmelerine yardımcı olmayı amaçlar. İlişki koçu, koçluk alan kişilerin daha iyi iletişim becerileri geliştirmelerine, çatışmaları çözmelerine ve diğerleriyle daha güçlü bağlar kurmalarına destek olur. Bu koçluk türü, ilişki zorlukları yaşayanlar ya da mevcut ilişkilerini güçlendirmek isteyenler için faydalıdır.

Psikoterapi ve Koçluğu Birleştirme

Psikoterapi ve koçluk, farklı alanlar olmasına rağmen, birbirini dışlamaz. Birçok birey, ihtiyaçlarına bağlı olarak her iki yaklaşımdan da fayda sağlar. Örneğin, biri derin duygusal sorunları ele almak için bir terapistle çalışırken, aynı zamanda profesyonel hedeflere ulaşmak için bir koçla da çalışabilir.

Koçluk, formal bir disiplin olarak daha yeni olmasına rağmen, etkinliğini destekleyen giderek artan bir araştırma grubuna sahiptir. Journal of Occupational and Organizational Psychology’de yayımlanan bir çalışma, koçluğun performans, iyi olma hali, başa çıkma, iş tutumları ve hedefe yönelik öz düzenleme üzerinde olumlu etkileri olduğunu bulmuştur (Theeboom, Beersma, & van Vianen, 2014). Ayrıca, ICF’nin yürüttüğü araştırmalar da koçluğun iş performansı ve kişisel gelişim üzerindeki olumlu etkilerini desteklemektedir (ICF, 2020).

Psikoterapi ve Koçluk Arasındaki Farklar

1. Amaç

Psikoterapi: Psikoterapinin temel amacı, bireyin geçmişten gelen travmalarını, duygusal zorluklarını ve ruh sağlığı sorunlarını ele alarak iyileşmesini sağlamaktır. Psikoterapi, bireyin duygusal ve psikolojik durumunu dengelemeye odaklanır.

Koçluk: Koçluğun amacı, bireyin mevcut durumunu değerlendirerek geleceğe yönelik hedefler belirlemesine ve bu hedeflere ulaşmasına yardımcı olmaktır. Koçluk, bireyin kişisel ve profesyonel gelişimine odaklanır.

2. Odak

Psikoterapi: Geçmişte yaşanan travmalar, çocukluk deneyimleri ve bireyin iç dünyasındaki derin duygusal sorunlar üzerinde durur.

Koçluk: Geleceğe odaklanır ve bireyin mevcut potansiyelini nasıl en iyi şekilde kullanabileceği üzerine çalışır.

3. Uygulama Alanı

Psikoterapi: Depresyon, anksiyete, yeme bozuklukları, bağımlılıklar gibi ruh sağlığı sorunlarını tedavi eder. Lisanslı terapistler tarafından uygulanır.

Koçluk: Kariyer gelişimi, yaşam dengesi, liderlik, performans artırma gibi alanlarda kullanılır. Ruh sağlığı sorunlarını tedavi etmez.

4. Eğitim ve Yeterlilik

Psikoterapi: Terapistlerin lisanslı olması gerekir ve genellikle klinik psikoloji, sosyal hizmet veya danışmanlık gibi alanlarda ileri düzeyde eğitim almışlardır.

Koçluk: Koçlar, koçluk sertifikasyon programları ile eğitim alabilirler. Profesyonel koçlar, belirli bir alanda uzmanlaşmış olabilir ancak ruh sağlığı tedavisi için eğitim almazlar.

5. Yaklaşım

Psikoterapi: Psikoterapi, genellikle kanıta dayalı ve teorik olarak yapılandırılmış yaklaşımlar kullanır, ancak bazı terapiler, özellikle danışanın ihtiyaçlarına göre daha esnek olabilir. Terapi yöntemleri (örneğin, bilişsel davranışçı terapi, psikodinamik terapi) belirli teorik çerçevelere dayanır.

Koçluk: Koçluk, daha çok koçluk alan kişinin belirlediği hedeflere ulaşmak için stratejik planlamalara dayanır. Bu süreç genellikle esnek ve koçluk alan kişinin aktif katılımını gerektiren bir işbirliğine dayalıdır. Koçluk süreci, bireysel ihtiyaçlara ve hedeflere göre şekillenir. Bu da esnek bir yaklaşım sunar.

6. Seans Süresi

Psikoterapi: Genellikle uzun vadeli ve düzenli seanslar gerektirir. Bireyin durumuna göre aylar veya yıllar sürebilir.

Koçluk: Daha kısa süreli olabilir ve genellikle belirli bir hedefe ulaşılana kadar devam eder. Süreç genellikle haftalar veya aylar içinde tamamlanır.

7. Danışanın ve Koçluk Alan Kişinin Rolü

Psikoterapi: Danışan, duygusal ve psikolojik süreçleri derinlemesine keşfetmeye ve iyileşmeye odaklanır.

Koçluk: Koçluk alan kişi, aktif olarak hedeflerini belirler ve bu hedeflere ulaşmak için stratejiler geliştirir.

Bu farklılıklar, koçluk ve psikoterapinin farklı ihtiyaçlara yönelik olduğunu gösterir. Koçluk, genellikle bireyin mevcut yaşamını optimize etmeye ve hedeflerine ulaşmaya odaklanırken, psikoterapi, derin duygusal ve psikolojik sorunları çözmeyi amaçlar.

Klinik Psikolog ve Profesyonel Koç Tuğçe Turanlar

Koçluk veya Psikoterapi randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Referanslar

  • American Psychological Association. (2020). The effectiveness of psychotherapy: The APA’s position. Retrieved from APA
  • International Coaching Federation. (2020). The ICF definition of coaching. Retrieved from ICF
  • Theeboom, T., Beersma, B., & van Vianen, A. E. (2014). Does coaching work? A meta-analysis on the effects of coaching on individual level outcomes in an organizational context. Journal of Occupational and Organizational Psychology, 87(2), 307-329.
Devamı
featured_image

Narsist bir Yönetici ile Çalışmak

Yazar: Tuğçe Turanlar20 Haziran 2024 İlişkiler, İş Hayatı, Kişilik Bozuklukları, Narsisizm0 Yorum

Narsist bir yönetici, kendine aşırı hayran olan ve başkalarının ihtiyaçlarına duyarsız kişidir. Sürekli kendini över ve üstünlük sağlamaya çalışır. Empati kuramaz, manipülatif ve eleştirel olur. Kendi başarılarını abartırken, başkalarının katkılarını küçümser. Bu tür bir yönetici, çalışanların motivasyonunu ve iş yerindeki atmosferi olumsuz etkiler.

İşe Gitmekten Korkuyor musunuz

İş dışında bile sürekli işinizden mi bahsediyorsunuz? Sürekli değişen hedeflerle kendinizi kanıtlama çabası sizi yoruyor mu? Yöneticinizi memnun etmeye çalışırken aynı zamanda ondan korkuyor musunuz? İş saatleriniz boyunca sürekli tetikte, bunalmış ve tükenmiş mi hissediyorsunuz?

Günümüzde “narsist” terimi çok yaygınlaştı. Stresli bir iş ortamında hepimiz zaman zaman sağlıksız davranabiliriz, ancak empati ve utanç duygularımız bizi kontrol altında tutar. Narsist bir yönetici ise bu duygulardan yoksundur. Çalışanlarını istismar etmeyi haklı bulur, utanmaz ve empati göstermez. Kendinizi bu durumda buluyorsanız, yöneticinizin narsist olup olmadığını sorgulamak yerine, neden bu duruma tahammül ettiğinizi düşünmelisiniz. Sizi sağlıksız ve güvensiz bir ortamda kalmaya iten inançlarınızı sorgulayın ve kendinize dikkat edin. Aksi takdirde, sonunda kaybeden siz olursunuz.

Yöneticinizin Toksik veya Narsist Olduğunu Gösteren İşaretler

  1. Mikro Yönetim ve Sürekli Eleştiri
    Yöneticiniz işinizi sürekli olarak yetersiz bulmaya başlar. Küçük eleştirilerle başlayan bu süreç, hızla büyür ve ciddi bir baskıya dönüşür. Kendinizi sürekli eleştiriliyor, görmezden geliniyor veya değersizleştiriliyor gibi hissedersiniz. Narsist yöneticiniz bu durumu bilerek manipüle eder ve olumsuz tepkilerinizden beslenir. Eleştirileri yapıcı değildir; sizi şaşırtmak ve değersizleştirmek için tasarlanmıştır. Bu durumda, gri kaya tekniğini kullanarak tepkisiz kalmayı deneyin. –Gri kaya tekniği, özellikle narsist veya toksik kişilere karşı kullanılan bir başa çıkma yöntemidir. Bu teknikte, kişi, kendini “gri bir kaya” gibi sıkıcı ve ilgi çekici olmayan biri olarak gösterir. Amaç, narsist veya toksik kişinin dikkatini çekmemek ve  manipüle etmesini zorlaştırmaktır. Bu yöntem, tepkisiz ve duygusuz davranmayı, kişisel bilgileri paylaşmaktan kaçınmayı ve iletişimi minimumda tutmayı içerir. Böylece, toksik kişilerle olan etkileşimler en aza indirgenir ve kişinin kendini koruması sağlanır.-
  2. Her Hareketinizi İzlemek
    Narsist yönetici, paranoyak ve kontrolcüdür. Gününüzün her anını izler.
  3. Kişiliksizleştirme
    Yüz yüze iletişim yerine, tüm iletişimi e-posta yoluyla yapar. Toplantı taleplerinizi oyalayarak veya iptal ederek sizinle yüzleşmekten kaçınır.
  4. Bilgiyi Saklamak
    Size gerekli bilgileri vermez ve başarılarınızı, övgülerinizi, zam veya terfi taleplerinizi saklar. Önemli toplantılardan ve e-postalardan dışlanırsınız, bu da işinizi yapmanızı zorlaştırır.
  5. Düşük Performans Değerlendirmeleri
    Hedeflerinizi aşmanıza rağmen, terfi alamazsınız veya maaş artışı talepleriniz reddedilir. Bunlar, değer verilmediğinizin ve önemsenmediğinizin açık işaretleridir. Yaptığınız işleri belgeleyerek performans değerlendirmenizi gerçek verilerle destekleyin.
  6. Görevlerinizi Elinizden Almak
    Yöneticiniz, işleri sizden alır ve size kötü brifingler verir. Bu, sizi değersizleştirmek ve cezalandırmak için bir yöntemdir.
  7. İsminizi Lekelemek
    Bir anda meslektaşlarınız soğuk ve mesafeli davranmaya başlar. İçgüdülerinize güvenin ve çıkış stratejinizi oluşturun. Bu durum sizin hatanız değildir; toksik bir kişilikle uğraşıyorsunuz. Narsist yöneticiler, güçlü ve bağımsız insanlardan hoşlanmazlar, kolayca manipüle edebilecekleri kişileri tercih ederler. Bu nedenle, narsist bir yöneticinin hedefi olmak aslında güçlü olduğunuzun bir işaretidir ve daha iyisini hak ettiğinizin kanıtıdır.

Narsist Yöneticinizle Başa Çıkmanıza Yardımcı Olacak Araçlar

  1. Davranışları Kişisel Algılamayın
    Narsistin kabalığını kişisel algılamayın. Enerjinizi koruyun, farkındalık ve nefes tekniklerini kullanın.
  2. Kuralları Çiğnerler
    Narsist yöneticiler kendilerini yasaların üstünde görürler. Kuralları çiğner, verileri manipüle eder ve etik dışı davranırlar. Yakalanırlarsa, suçu size veya başkasına yıkarlar.
  3. Korkmayı Bırakın
    Sürekli korku içinde çalışmak sağlığınıza zarar verir. En kötü senaryoyu düşünün ve buna göre bir plan yapın.
  4. Değişmelerini Beklemeyin
    Narsist yöneticilerin değişeceği illüzyonundan vazgeçin. Ne kadar iyi olursanız olun, her zaman daha fazlasını talep ederler. Önceliğiniz kendiniz olmalı.
  5. Aşırı İşlev Göstermeyin
    Aşırı işlev göstermeyi ve aşırı performans sergilemeyi bırakın. Enerjinizi çıkış stratejinize odaklayın. Mevcut işinizi bir basamak taşı olarak görün ve ileriye doğru hareket edin.
  6. Başarısızlığa Sürüklerler
    Narsist yöneticiler sizi başarısızlığa sürüklemek isterler. Mikro yönetiliyorsanız, işinizi en iyi şekilde yapın ve ilerlemenizi düzenli olarak paylaşın.
  7. Empati Eksikliği ve Fazla Çalışma
    Narsistler empati göstermez ve sizi fazla çalıştırıp az ödeme yaparlar. Fazla mesai yapmanız beklenir, ancak ekstra ücret ödenmez. Kendi kaynaklarınızı kullanmanız istenebilir.
  8. Övgü Beklemeyin
    İyi bir iş için övgü beklemeyin. Narsistler yalnızca kendilerini iyi gösterdiğinde sizi överler. Onaylarını kazanmak zaman ve enerji kaybıdır.
  9. Profesyonel Kalın
    Narsist yöneticiniz işteki refahınızı umursamaz. Yeni bir iş ararken, profesyonel kalın ve işinizi en iyi şekilde yapın.
  10. Meslektaşlarınız Arkadaşınız Değil
    İş ortamındaki ilişkiler durumsaldır. Yöneticinizi iş arkadaşlarınıza şikayet etmeyin. Destek arıyorsanız, bunu iş dışındaki biriyle yapın.
  11. Narsist Yöneticilerden Kaçın
    Narsist yöneticiler patolojik yalancılardır ve gerçeği çarpıtılar. Onlarla yüzleşmekten kaçının ve kendinize odaklanın. Gri kaya tekniğini kullanarak olumsuzluklarına tepki vermeyin.

Yöneticim Narsist, Şimdi Ne Yapmalıyım

En iyi tavsiye: Bir çıkış stratejisi oluşturun ve yeni bir iş ararken sakin kalın. Sağlıklı sınırlar koyun ve daha iyisini hak ettiğinizi bilin.

Narsist bir yöneticiyle başa çıkmak, iş hayatında karşılaşılabilecek en zorlu durumlardan biridir. Ancak, kendinize olan güveninizi koruyarak, profesyonel sınırlarınızı belirleyerek ve sağlıklı bir iş-yaşam dengesi kurarak bu zorluğu aşabilirsiniz. Unutmayın, sağlığınız ve mutluluğunuz her şeyden daha önemlidir. Kendi değerinizi bilin ve size hak ettiğiniz saygıyı gösteren bir iş ortamı arayın. Toksik bir yöneticinin sizi tüketmesine izin vermeyin, kendinize ve geleceğinize yatırım yapın.

Narsist bir Yönetici ile Çalışmak

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji – yulepsikoloji@gmail.com

Devamı

Instagram

🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Hayatımız boyunca sıklıkla kendimize ya da başkalarına “Bu normal mi?” diye sorarız. Peki, aslında “normal” nedir? Kim belirler, neye göre değişir? “Normal”, çoğu zaman toplumun ortalama kabul ettiği davranış, düşünce ve duyguları ifade eden bir kavram olarak kullanılır. Ancak bu sınırların kesin ve değişmez olduğunu söylemek mümkün değildir.

Çünkü “normal”, kültüre, zamana, yaşanılan çevreye ve hatta kişinin yaşam dönemine göre farklılık gösterir. Bir toplumda kabul gören bir davranış, başka bir toplumda yadırganabilir. Hatta aynı toplumda bile yıllar geçtikçe normal kabul edilen şeyler değişebilir. Bir dönem tabu olarak görülen konular, bugün gündelik sohbetlerin parçası haline gelebilir.

Psikolojide ise “normal” ve “anormal” ayrımı, çoğu zaman işlevsellik üzerinden yapılır. Bir davranış ya da duygu, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkilemeye başladığında, bu durumun üzerinde durmak gerekebilir. Fakat burada da kesin bir çizgi çizmek zordur; çünkü her insanın başa çıkma yolları, duygu yoğunluğu ve yaşam deneyimleri birbirinden farklıdır.

✨✨✨✨

“Tut ki şu anda gece yarısı aniden güneş doğuveriyor. Gece yarısında! Zerre kadar şaşırtmaz mı bu seni?’
‘Hayır’ diye yanıtlıyorum, ‘bu, zerre kadar şaşırtmaz beni.’
Barcelonalı saatçi yüksek sesle: ‘Ben şaşırırdım yahu! Hatta o kadar ki, herhalde kafayı oynatırdım’ dedi.
İşte tam burada Salvador Dali sadece kendine özgü o görkemli hazır yanıtlarından birini yumurtluyor:
‘Bende ise tam tersi! Kafayı oynatanın güneş olduğunu düşünürdüm.’

Bir Dahinin Güncesi
Salvador Dalí
❤️‍🩹 İlişkide yalnızlık, partnerinizl ❤️‍🩹 İlişkide yalnızlık, partnerinizle fiziksel olarak yakın olsanız bile duygusal olarak kopuk hissetmekten kaynaklanır. Duygusal yakınlık ve günlük paylaşımlar azaldıkça çiftler zamanla birbirinden uzaklaşır ve bu genellikle fark edilmeden gelişen bir süreçtir.

❤️‍🩹 İlişkide yalnızlığın belirtileri arasında; partnerle sadece ev arkadaşı gibi hissetmek, duygusal yakınlaşma çabalarının karşılık bulmaması, iletişimin yüzeysel olması ve hislerin paylaşılamaması bulunur. 

Bu durum zamanla bir döngüye dönüşerek yalnızlık hissini artırabilir.

❤️‍🩹 Yalnızlık, çoğunlukla karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar ve zayıflayan iletişimden kaynaklanır. 

Farklı sevgi dilleri, stres ve önceki olumsuz deneyimler de duygusal mesafeyi artırabilir. 

Bilimsel araştırmalar, ilişkide hissedilen yalnızlığın beynin fiziksel acı bölgelerini aktive ettiğini, yani duygusal yalnızlığın fizyolojik olarak da etkileyici olabileceğini göstermektedir.

Bu hissi aşmak için, kişinin kendi duygusal ihtiyaçlarını belirlemesi, iletişim becerilerini geliştirmesi ve partnerle kaliteli zaman geçirmeye özen göstermesi önerilir. 

Yalnızlık hissi açık ve suçlayıcı olmayan bir dille partnerle paylaşılabilir; böylece karşılıklı anlayış ve destek sağlanabilir 🩵

Son olarak, ilişkideki yalnızlık düzeyinizi değerlendirmek için; duygularınızı partnerinizle paylaşabiliyor musunuz, duygusal yakınlık çabalarınız karşılık buluyor mu ve samimi, derin sohbetler yapabiliyor musunuz gibi soruları kendinize sorabilirsiniz.

#psikoloji
🌷 Bağlanma stillerimiz, çocuklukta edindiğim 🌷 Bağlanma stillerimiz, çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yetişkinlikteki ilişkilerimize nasıl yansıdığını gösterir. 

Herkesin yakınlığa, güvene ve bağlılığa yaklaşımı farklıdır; kimimiz ilişkilerde kendimizi güvende hissederken, kimimiz mesafeye ya da onay arayışına ihtiyaç duyabiliriz. 

Bağlanma stilimizi anlamak, hem kendimizi hem de ilişkilerimizi daha sağlıklı bir gözle değerlendirmemizi sağlar ❤️

Postun sonunda yer alan mini test ise, bağlanma stiliniz hakkında farkındalık kazanmanız için hazırlandı 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Ebeveyn EMDR EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi Jung Kişilik Bozuklukları narsist Online EMDR Online psikolog Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Stres Bozukluğu Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi Çocukluk Travmaları çocukluk çağı travmaları İlişkiler

Son Eklenenler

  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı
  • Toksik İlişkilerde Sınır Koymak Neden Zordur
  • İnsanlar Değişir mi? Romantik İlişkilerde Değişimin Rolü

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz