Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
featured_image

Maladaptive Daydreaming – Aşırı Hayal Kurmak Bir Hastalık mı?

9 Ekim 2025 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler ve Psikoloji 0 Yorum

Hayalleriniz Hayatınızı Kontrol mü Ediyor? Saatlerce, hatta günün büyük bir bölümünde kendinizi canlı ve ayrıntılı hayaller kurarken mi buluyorsunuz? Bu hayaller öylesine sürükleyicidir ki bazen kişi, gerçek dünyadaki sorumluluklarını, işini ya da ilişkilerini aksatabilir. Eğer bu sorular size tanıdık geliyorsa yalnız değilsiniz. Bu durumun bilimsel bir adı var: Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming).

Yakın zamana kadar pek bilinmeyen bu olgu, artık bilim insanları tarafından giderek daha fazla ciddiyetle araştırılıyor. On binlerce kişiyi kapsayan 40’tan fazla çalışmayı bir araya getiren kapsamlı bir meta-analiz, uyumsuz hayal kurmanın doğasını ve ruh sağlığıyla olan karmaşık ilişkisini ortaya koyuyor.


Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming) Nedir?

Uyumsuz Hayal Kurma, ilk bakışta sıradan bir hayal kurma eylemine benzese de, aslında çok daha derin ve karmaşık bir psikolojik fenomendir. Henüz DSM-5 (Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı) gibi tanı sistemlerinde yer almasa da özgün belirtileriyle dikkat çeker.


Yoğun ve Ayrıntılı Hayaller

Uyumsuz hayal kurmanın merkezinde, sıradan fantezilerin ötesine geçen canlı, duygusal olarak yüklü ve karmaşık kurgular yer alır. Bu hayaller genellikle detaylı senaryolar, karakterler ve olay örgülerinden oluşur. Kişi bu dünyalarda yalnızca bir izleyici değil, aynı zamanda aktif bir katılımcıdır. Gerçek hayatta yalnız ya da tatminsiz hisseden biri, bu fantezi evreninde sevilen, güçlü ya da başarılı bir kimliğe bürünebilir.


Kontrol Edilemeyen Dürtü ve Bağımlılığa Benzeyen Süreç

Uyumsuz hayal kurmanın belirgin özelliklerinden biri, bu eylemin istem dışı biçimde yinelenmesi ve zamanla kontrolün zorlaşmasıdır. Kişi hayal kurma isteğine karşı koymakta güçlük yaşar; bu durum giderek artan biçimde zaman alıcı hale gelir ve akademik, sosyal ya da mesleki işlevselliği bozabilir.


Günlük İşlevsellikte Bozulma

Yoğun hayal kurma, genellikle belirgin bir zaman kaybına neden olur. Günün büyük kısmını fantezi dünyasında geçiren bireyler, sorumluluklarını yerine getirmekte zorlanabilir. Bu durum okul başarısında düşüşe, iş performansında azalmaya veya sosyal ilişkilerde kopukluğa yol açabilir. Örneğin, çocuklukta derse odaklanmak yerine hayal kurmayı tercih eden bir kişi, bu örüntüyü yetişkinlikte de sürdürebilir.


Tetikleyiciler ve Eşlik Eden Davranışlar

Uyumsuz hayal kurma genellikle belirli tetikleyicilerle başlar. Özellikle duygusal etkisi yüksek müzikler, bu geçişi kolaylaştıran en yaygın uyaranlardandır. Ayrıca kişi hayal kurarken ileri geri yürüme, jest ve mimik yapma ya da fısıldayarak konuşma gibi tekrarlayıcı davranışlar sergileyebilir. Bu hareketler, kişinin fantezi dünyasına daha derin dalmasına yardımcı olur.


Bilim Bu Konuda Ne Diyor? Araştırmanın Şaşırtıcı Sonuçları

Kapsamlı meta-analiz bulguları, Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming) olgusunun zihinde izole bir şekilde var olmadığını göstermektedir. Uyumsuz hayal kurma, birçok ruhsal bozuklukla birlikte görülme (komorbidite) eğilimi taşır; bu da onun kişinin genel psikolojik sağlığıyla yakından ilişkili olduğunu ortaya koyar.


Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming) ve Diğer Psikiyatrik Durumlar

Araştırmanın en dikkat çekici bulgularından biri, uyumsuz hayal kurma belirtilerinin artmasıyla birlikte majör psikopatolojilerin de daha sık görülmesidir. Özellikle şu bozukluklarla güçlü ilişkiler saptanmıştır:

  • Depresyon
  • Kaygı Bozuklukları (Anksiyete)
  • Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB)
  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)
  • Disosiyasyon (kişinin düşüncelerinden, anılarından ya da kimlik duygusundan kopması)
  • Travmatik yaşantıların kalıcı etkileri

Bu veriler, uyumsuz hayal kurmanın sıklıkla diğer psikiyatrik bozukluklarla birlikte seyrettiğini ve bazı durumlarda bu sorunların gelişimi için risk faktörü olabileceğini göstermektedir.


Gündelik Hayatı Etkileyen Psikolojik Zorluklar

Uyumsuz hayal kurma yalnızca klinik düzeydeki tanılarla değil, aynı zamanda bireyin sosyal ve duygusal yaşamını zorlaştıran yaygın psikolojik güçlüklerle de ilişkilidir. Araştırmalar, uyumsuz hayal kurma düzeyi yükseldikçe şu özelliklerin de artma eğiliminde olduğunu göstermektedir:

  • Duygu düzenleme güçlükleri
  • Yalnızlık ve sosyal geri çekilme
  • Utanç ve değersizlik duyguları
  • Genel psikolojik sıkıntı
  • Sorunlu internet kullanımı
  • İşlevsel olmayan kişilik örüntüleri

Bu tablo, uyumsuz hayal kurmanın yalnızca bir “hayal kurma alışkanlığı” değil, bireyin içsel denge ve ilişkisel işlevselliği üzerinde geniş kapsamlı etkileri olan bir psikolojik olgu olduğunu göstermektedir.


Uyumsuz Hayal Kurmanın Benlik Algısına Etkisi

Uyumsuz hayal kurmanın etkileri yalnızca duygusal zorluklarla sınırlı değildir; bireyin benlik algısı üzerinde de belirgin izler bırakır. Araştırmalar, uyumsuz hayal kurma ile öz-yeterlik (kişinin kendi yeteneklerine duyduğu güven) ve öz-saygı arasında anlamlı düzeyde olumsuz bir ilişki olduğunu ortaya koymaktadır.

Uyumsuz hayal kurma arttıkça, birey gerçek dünyadaki başarı ve yeterlilik hissinden uzaklaşabilir. Zihinsel enerjinin büyük bir kısmı fantezi dünyasına yöneldiğinde, kişinin kendi kapasitesine ve yaşamı üzerindeki kontrolüne dair inancı zayıflayabilir.


Bu Durum Herkesi Aynı Mı Etkiliyor?

Araştırmalar, Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming) olgusunun etkilerinin yaş ve cinsiyete göre değişebildiğini göstermektedir.

Yaş faktörü: Uyumsuz hayal kurmanın anksiyete ve depresyonla olan ilişkisi yaş ilerledikçe güçlenirken, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve travmayla olan bağı daha çok genç bireylerde belirginleşmektedir.
Cinsiyet faktörü: Kadınların çoğunlukta olduğu örneklemlerde anksiyete ve depresyonla ilişki daha kuvvetliyken, erkeklerin ağırlıkta olduğu gruplarda OKB ile bağlantı daha güçlü görünmektedir.


Uyumsuz Hayal Kurma Bir Hastalık Mı?

Bu bulgular, uyumsuz hayal kurmanın yalnızca bir kişilik özelliği ya da ilginç bir alışkanlık olmadığını; klinik açıdan anlamlı bir olgu olduğunu göstermektedir.
Kapsamlı meta-analizler, uyumsuz hayal kurmanın davranış örüntülerinin birçok resmî DSM bozukluğuna benzediğini ve sıklıkla bu bozukluklarla birlikte görüldüğünü ortaya koymuştur.
Bu durum, onun bağımsız bir ruhsal bozukluk olarak değerlendirilmesi ve gelecekte DSM ya da ICD gibi tanı sistemlerine dâhil edilmesi gerektiğine dair güçlü kanıtlar sunmaktadır.


Neden Sadece Bir Alışkanlık Değil?

Bir davranışın psikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlanabilmesi için iki temel ölçüt vardır:
(1) Kişide belirgin bir sıkıntıya yol açması,
(2) Günlük işlevselliği bozması.

Araştırma bulguları, uyumsuz hayal kurmanın bu ölçütleri karşıladığını göstermektedir.
Düşük öz-saygı ve öz-yeterlik düzeyleriyle negatif, yalnızlık ve utanç duygularıyla pozitif yönde ilişkili olması; bireyin yaşamında ciddi bir duygusal yük ve işlevsellik kaybı yarattığını ortaya koymaktadır.


Uyumsuz Hayal Kurmayı Diğer Durumlardan Ayıran Nedir?

Bazı araştırmacılar, uyumsuz hayal kurmayı depresyon ya da anksiyetenin bir belirtisi olarak değerlendirse de, güncel bulgular bunun özgün bir sendrom olduğunu desteklemektedir.
Bu olguyu diğer bozukluklardan ayıran temel özellikler şunlardır:

  • Günlük yaşam işlevselliğini belirgin biçimde bozan, sürükleyici ve zaman alıcı fanteziler,
  • İstemli kontrole dirençli, kompulsif nitelikte bir hayal kurma dürtüsü,
  • Fanteziler sırasında yaşanan yoğun duygusal etkileşim ve gerçeklikten kopuş hissi.

Bu özellikler, uyumsuz hayal kurmanın hem klinik olarak ayırt edilebilir hem de tedaviye yönelik özgün yaklaşımlar gerektiren bir yapı olduğunu göstermektedir.


Resmî Olarak Tanınmasının Önemi

Uyumsuz hayal kurmanın resmî olarak bir ruhsal bozukluk şeklinde tanınması, bu durumu yaşayan binlerce insan için önemli sonuçlar doğuracaktır. Böyle bir adım, hedefe yönelik tedavi ve müdahalelerin geliştirilmesini kolaylaştırabilir; klinik farkındalığı artırarak sağlık hizmetlerine erişimi iyileştirebilir ve damgalanmayı (stigma) azaltabilir.

Eğer yukarıda anlatılanlar size kendi deneyimlerinizi hatırlatıyorsa, bilmeniz gereken en önemli şey bunun sizin suçunuz olmadığıdır.
Destek almak mümkündür ve giderek artan bilimsel ilgi, gelecekte daha etkili tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi için umut vermektedir.
Yaşadıklarınızı bir ruh sağlığı uzmanıyla paylaşmak, bu döngüden çıkmak için atılabilecek en önemli adımlardan biridir.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar, psikodinamik yönelim ağırlıklı çalışmaktadır. Travmalarla çalışırken EMDR yöntemini, kişilik örüntüleriyle çalışırken Şema Terapiyi, ilişkilerde ise Gottman Çift Terapisi yaklaşımını kullanmaktadır. Özellikle narsisizm, bağlanma sorunları ve ilişkisel dinamikler üzerine yoğunlaşır. Yazılarında hem klinik deneyimlerinden hem de bilimsel araştırmalardan beslenerek psikolojik kavramları herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı amaçlar.


Kaynaklar

Maladaptive daydreaming and psychopathology: A meta-analysis.

Online Bireysel Terapi Psikodinamik terapi
1 Like
Önceki

İlgili Makaleler

Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
22 Ocak 2025

Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim? Depresyon, kişinin ruh halini,...

Devamı
Freud’un Rüya Analizi: Psikanalizin Kapısı
Freud’un Rüya Analizi: Psikanalizin Kapısı
10 Ocak 2024

"Rüyalar, bastırılmış arzuların gerçekleşmesidir." – Freud İnsanlık tarihinin...

Devamı
Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri
Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri
7 Eylül 2021

  Sınav Kaygısı: Sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin sınav sırasında...

Devamı
Kumar Bağımlılığı Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir
Kumar Bağımlılığı Nedir ve Nasıl Tedavi Edilir
12 Kasım 2024

Kumar bağımlılığı, bireylerin hayatını ciddi şekilde etkileyen, kontrolsüz kumar...

Devamı

Instagram

🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendim 🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendimizi duymadan, duygularımızı fark etmeden ilerleriz. Oysa küçük bir mola verip içimize döndüğümüzde değişimin ilk adımını atmış oluruz. Kendine Dönüş Rehberi, bu yolculukta sana eşlik etmesi için hazırlandı.

🦋 Yedi gün boyunca kısa okumalar, egzersizler ve sorularla kendine daha yakından bakmayı, duygularını tanımayı ve içindeki farklı sesleri keşfetmeyi deneyimleyeceksin. Bazen güçlü yanlarını hatırlayacak, bazen sınır koymayı çalışacak, bazen de içindeki küçük çocukla buluşacaksın. Her gün 10–15 dakikanı ayırman, kendinle kurduğun bağı güçlendirmek için yeterli.

✨Bu rehber terapi yerine geçmez. Ama farkındalığını artırmana, kendine daha şefkatli yaklaşmana ve geleceğe dair yeni niyetler koymana destek olabilir. 

🦋✨ Yolculuğun sonunda kendi notlarınla şekillenen kişisel bir defterin olacak: sana ait, sana yol gösteren bir pusula.

7 Gün 7 Adım: Kendine Dönüş Rehberi
	1.	Kendine Bakışın
	2.	Duyguların Haritası
	3.	İç Sesini Resmet
	4.	Güçlü Yanlarının Kolajı
	5.	“Hayır” Günlüğü
	6.	Küçük Çocuğa Mektup
	7.	Gelecek Benliğe Niyet

🔗 Kendine Dönüş Rehberi’ni profilimdeki linkten veya www.tugceturanlar.com’dan ücretsiz indirebilirsin.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocu Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocuk, dış koşulları değiştiremeyeceği için hayatta kalma stratejisi olarak çoğu zaman suçu kendine yükler. Bu durum, “kontrol yanılsaması” yaratarak çaresizlik duygusunu hafifletir. Ancak çocuklukta geliştirilen bu mekanizma, yetişkinlikte de ilişkilerde kendini gösterir: partneri yüceltmek, sürekli özür dilemek ya da terk edilme korkusu yaşamak gibi örüntüler bu geçmiş stratejinin izleridir.

Bu durum özellikle kaygılı bağlanma eğiliminde ve narsisistik ilişkilerde çok görülür ❤️‍🩹

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “benci İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “bencillik” olarak algılansa da, aslında hem kişinin hem de ilişkinin sağlığını koruyan bir adımdır. 

Sınır, duyguları, zamanı, enerjiyi ve değerleri koruyan görünmez bir çizgidir; sevgiyi azaltan bir duvar değil, ilişkiyi daha güvenli ve saygılı kılan bir çerçevedir. Sağlıklı sınırlar duygusal, fiziksel, dijital ya da değer temelli olabilir ve iletişime kapıyı kapatmaz; tam tersine beklentileri netleştirerek çatışmaları azaltır, iletişimi güçlendirir ve güvenli bağlanmayı destekler.

Bencillik algısının kökeninde genellikle kaygılı bağlanma örüntüleri, “fedakârlık = sevgi” gibi kültürel kalıplar ve çocuklukta “hayır” demeyle ilişkilenen suçluluk duyguları vardır. Oysa sınır koyabilen kişi, partnerine de alan tanır; bu da saygıyı ve güveni artırır. 

Gottman Çift Terapisi’nde de vurgulandığı gibi, mutlu çiftler hem “biz” olmayı hem de “ben” kalabilmeyi başarır ❤️

Kısacası, sınır koymak sevgisizliğin değil özsaygının göstergesidir; gerçek yakınlık ise sınırların yok sayılmasıyla değil, kabul edilip saygı duyulmasıyla mümkündür.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze yaşanan bir deneyim değil; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi 💔

Eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. 

Kaygılı bağlanan kişiler ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun “takip” davranışı gösterirken; kaçınan bağlanan kişiler genellikle tüm dijital izleri silmeyi tercih eder. 

Modern ilişki dinamikleri arasında yer alan “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi davranışlar ise bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

🔗 Yazının tamamını www.tugceturanlar.com’da okuyabilirsiniz 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Öne Çıkan Konular

  • Narsisizm
  • İstismar ve Manipülasyon
  • Bağlanma Stilleri
  • Psikodinamik Terapi
  • EMDR
  • Şema Terapi
  • Gottman Çift Terapisi

Son Eklenenler

  • Maladaptive Daydreaming – Aşırı Hayal Kurmak Bir Hastalık mı?
  • Bipolar Bozukluk Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri
  • Kişilik Bozukluklarında EMDR Terapisi
  • Travmatik Anılar ve EMDR Terapisi: TSSB Belirtilerinde İyileşme
  • İlişkilerde Değişim ve Güçlü Bağların Sırları
  • Kendine Dönüş Neden Önemli?

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz