Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?

Yazar: Tuğçe Turanlar25 Ağustos 2025 Bağlanma Stilleri, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

Farklı bağlanma stillerinin ayrılık sonrası duygusal tepkilere etkisi

Romantik ilişkiler, hayatımızın en güçlü duygusal deneyimlerinden biridir. Ancak her ilişki sonsuza kadar sürmez. Ayrılıklar, en güvenli görünen ilişkilerde bile yaşanabilen ve duygusal olarak yıpratıcı olabilen süreçlerdir. Ayrılık sonrası verilen tepkiler kişiden kişiye farklılık gösterir: Kimileri kısa sürede toparlanırken, kimileri aylarca eski partnerini unutamaz. Bazıları ise ayrılığı görmezden gelerek duygularını bastırmaya çalışır. Bu farklılıkların kökeninde yalnızca kişilik özellikleri değil, bağlanma stilleri de önemli bir rol oynar.

Bağlanma teorisi, çocuklukta bakım verenlerle kurulan duygusal bağların yetişkinlikteki ilişkilerimizi nasıl şekillendirdiğini açıklar. Bu bağlanma biçimleri yalnızca yakınlık kurma ve güven geliştirme yollarımızı değil, kayıp ve ayrılıkla başa çıkma biçimlerimizi de etkiler.


Güvenli Bağlanma: Sağlıklı Yas ve Yeniden Başlama

Güvenli bağlanan kişiler, ilişkilerde yakınlıktan korkmaz. Duygularını açıkça ifade eder, partnerlerinin ihtiyaçlarını önemser ve ilişkilerinde denge kurabilirler. Ayrılık söz konusu olduğunda da bu özellikler onların süreci daha sağlıklı ve dengeli bir şekilde deneyimlemelerine yardımcı olur.

Duygusal Tepkiler

Ayrılık güvenli bağlanan kişiler için de üzücü bir deneyimdir. Ancak yoğun duygularını bastırmak yerine kabul etmeyi tercih ederler. Ayrılığı hayatın doğal bir parçası olarak görür, kaybı inkâr etmek yerine duygularıyla yüzleşirler.

Davranışsal Tepkiler

Bu kişiler genellikle sosyal destek arar. Arkadaşlarıyla, aileleriyle konuşur ve hislerini paylaşırlar. Kimi zaman yazı yazar, kimi zaman da yeni hobiler edinerek kendilerini iyileştirici faaliyetlere yönelirler. Böylece yaşadıkları kaybı daha yapıcı yollarla işlemeye çalışırlar.

Uzun Vadede

Toparlanma süreçleri görece daha hızlıdır. Güvenli bağlanan bireyler, ayrılık sonrası yeniden sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı en yüksek olan gruptur. Onlar için ayrılık, kimliklerini tehdit eden bir kriz değil; zorlayıcı ama aşılabilir bir yaşam deneyimidir.


Kaygılı Bağlanma: Yoğun Acı ve Takıntılı Düşünceler

Kaygılı bağlanan bireyler, ilişkilerde reddedilme korkusu yaşar. Partnerin sevgisini kaybetmemek için yoğun çaba gösterirler. Bu nedenle ayrılık, onlar için en büyük korkunun gerçekleşmesidir.

Duygusal Tepkiler

Ayrılık sonrası derin bir boşluk, yoğun üzüntü ve çaresizlik hissederler. Kendilerini değersiz görmeye başlayabilir, “Ben yeterince iyi olsaydım gitmezdi” gibi suçlayıcı düşüncelere kapılabilirler.

Davranışsal Tepkiler

Eski partnerle teması sürdürme eğilimi yüksektir. Tekrar tekrar aramak, mesaj atmak ya da sosyal medyada takip etmek sık görülen davranışlardır. Çoğu zaman partneri geri kazanma girişimleri ön plandadır.

Fiziksel Tepkiler

Kaygılı bağlanan kişilerde uykusuzluk, iştahsızlık ve halsizlik gibi bedensel belirtiler daha yoğun şekilde ortaya çıkar.

Uzun Vadede

Kaygılı bağlanan bireyler ayrılıkla başa çıkmakta en çok zorlanan gruptur. Ayrılıktan sonra uzun süre takıntılı düşünceler içinde kalabilir, hayatın diğer alanlarına odaklanmakta güçlük yaşayabilirler.


Kaçıngan Bağlanma: Bastırılmış Acı ve Yüzeyde Soğukkanlılık

Kaçıngan bağlanan bireyler, ilişkilerde yakınlıktan kaçınma eğilimindedir. Duygusal bağın fazlasıyla yoğun olması onları rahatsız eder. Ayrılık sonrası yaşadıkları acıyı ise çoğunlukla inkâr eder veya küçümserler.

Duygusal Tepkiler

Yüzeyde soğukkanlı görünürler. “Benim için sorun değil” ya da “Zaten ciddi değildi” gibi ifadeler kullanabilirler. Ancak bu, çoğu zaman içsel bir savunma mekanizmasının yansımasıdır.

Davranışsal Tepkiler

Ayrılıktan sonra işlerine, hobilerine ya da yeni ilişkilere yönelerek acıyı bastırmaya çalışırlar. Eski partnerle teması minimumda tutmaya özen gösterirler.

Uzun Vadede

Bastırılmış duygular zamanla farklı şekillerde geri dönebilir. Yoğun yalnızlık hissi, öfke patlamaları veya yeni ilişkilerde bağlanma zorlukları bu bastırmanın sonucunda ortaya çıkabilir.

Kaçıngan bağlanan kişiler, ayrılığın acısını genellikle “gecikmeli” yaşar. İlk etapta soğukkanlı görünseler de uzun vadede bu bastırılmış acı farklı biçimlerde kendini gösterir.


Korkulu-Kaçıngan Bağlanma: Çelişkili ve Dalgalı Tepkiler

Korkulu-kaçıngan bağlanma, hem yakınlık arzusu hem de reddedilme korkusunun bir arada bulunduğu karmaşık bir stildir. Bu nedenle ayrılık, bu kişiler için son derece zorlayıcıdır. Hem partneri özlerler hem de yeniden yakınlaşmaktan korkarlar.

Duygusal Tepkiler

Duygular yoğun dalgalanmalar gösterir. Bir gün yoğun özlem hissederken, ertesi gün öfke ya da reddetme eğilimi ortaya çıkabilir. Bu iniş çıkışlar, duygusal istikrarı zorlaştırır.

Davranışsal Tepkiler

Eski partnerle zaman zaman temasa geçebilir, ardından kendilerini geri çekebilirler. Bu gidip gelmeler, ayrılık sonrası iyileşme sürecini uzatır ve karmaşık hale getirir.

Uzun Vadede

Duygusal çelişkiler, hem bireysel toparlanmayı hem de yeni ilişkiler kurmayı zorlaştırır. Partner kaybı, hem “kaybetme” hem de “yakınlık kurma” korkusunu tetikleyen ikili bir çatışmaya dönüşür.


Cinsiyet ve Yaş Farklılıklarının Rolü

Ayrılık sürecinde bağlanma stillerinin yanı sıra cinsiyet ve yaş da tepkilerin çeşitlenmesinde önemli bir rol oynar. Araştırmalar, kadınların ayrılık sonrası duygularını ifade etme ve sosyal destek arama eğilimlerinin erkeklere kıyasla daha yüksek olduğunu göstermektedir. Kadınlar, yoğun üzüntülerini arkadaşlarıyla paylaşarak ya da duygularını yazıya dökerek daha açık bir yas süreci yaşayabilir. Erkekler ise çoğunlukla duygularını gizleme ya da hızla yeni ilişkilere yönelme gibi davranışsal stratejilerle acıyı bastırmaya çalışır.

Yaş faktörü de benzer şekilde farklılık yaratır. Genç yetişkinler (18–25 yaş), hem duygusal yoğunluğun hem de sosyal medyanın etkisiyle ayrılıkları daha sarsıcı yaşayabilir. Bu dönemdeki ilişkiler kimlik gelişimiyle iç içe geçtiği için kayıplar daha güçlü bir kimlik krizi yaratabilir. Orta yaş ve üzerindeki bireylerde ise ayrılık, daha çok yalnızlık duygusu ve geleceğe dair belirsizliklerle bağlantılıdır. Özellikle uzun süreli evliliklerin sonlanması, yalnızca romantik değil, ekonomik ve sosyal düzeyde de kayıpları beraberinde getirebilir.

Cinsiyet ve yaş farklılıkları, bağlanma stilleriyle birleştiğinde çok daha çeşitli deneyimler ortaya çıkar. Örneğin kaygılı bağlanan genç bir yetişkin, ayrılık sonrası yoğun bir çaresizlik ve sosyal medya üzerinden partneri geri kazanma çabaları sergileyebilir. Buna karşın kaçıngan bağlanan orta yaşlı bir birey, duygularını bastırıp işine yönelirken derin yalnızlık duygusunu ancak yıllar sonra fark edebilir.


Kültürel Bağlamın Ayrılık Deneyimine Etkisi

Ayrılık yalnızca bireysel bir süreç değil, aynı zamanda içinde bulunulan kültürün değerleriyle de şekillenir. Türk toplumunda romantik ilişkilerin yalnızca iki kişi arasında değil, aileler ve sosyal çevreler aracılığıyla da değerlendirildiği görülür. Bu nedenle ayrılıklar çoğu zaman sadece duygusal bir kayıp değil, aynı zamanda sosyal bir kırılma olarak yaşanır.

Toplumsal normlar, ayrılık sonrası verilen tepkileri etkileyebilir. Özellikle kadınlar için “evliliği sürdürme” veya “ilişkiyi kurtarma” yönünde baskılar daha yoğun hissedilir. Erkekler açısından ise duygularını açıkça ifade etmenin zayıflık olarak görülebileceği kültürel kalıplar, ayrılık acısının bastırılmasına yol açabilir. Bu kalıplar bağlanma stillerinin dışavurumunu da şekillendirir; kaygılı bağlanan bir kadın suçluluk ve utançla daha derin bir acı yaşarken, kaçıngan bağlanan bir erkek duygularını bastırarak “güçlü görünme”yi seçebilir.

Ailelerin rolü de ayrılık sürecinde belirleyicidir. Bazı bireyler, ailelerinden gördükleri destek sayesinde süreci daha kolay atlatırken, bazıları ise “elalem ne der” kaygısıyla duygularını gizlemek zorunda kalabilir. Bu toplumsal baskılar, bireyin yas sürecini uzatabilir veya sağlıksız başa çıkma stratejilerini güçlendirebilir.

Kültürel bağlamın etkilerini fark etmek, ayrılık deneyimini daha geniş bir perspektiften değerlendirmeyi sağlar. Kendi tepkilerimizi yalnızca kişisel bir zayıflık olarak görmek yerine, toplumsal normların ve kültürel beklentilerin bu süreci nasıl şekillendirdiğini anlamak iyileşme yolculuğuna önemli bir katkı sunar.


Ayrılıkla Başa Çıkma Sürecinde Ortak Noktalar

Bağlanma stilleri ayrılık karşısında farklı tepkiler gösterse de, bazı ortak deneyimler neredeyse herkes için geçerlidir.

Duygusal Yas

Ayrılık, bir kayıp deneyimidir ve yas sürecine benzer şekilde işler. Üzüntü, öfke, inkâr ve kabullenme gibi evreler, farklı yoğunluklarda da olsa çoğu birey tarafından yaşanır.

Benlik Algısı

Ayrılık, kişinin kendi değerini sorgulamasına neden olabilir. Özellikle kaygılı bağlanan bireylerde “Ben sevilmeye değer miyim?” sorusu sıkça gündeme gelir. Ancak diğer bağlanma stillerinde de benlik algısında geçici sarsılmalar görülebilir.

Yeni Başlangıçlar

Zamanla çoğu insan ayrılığı kabullenir ve hayatında yeni bir sayfa açar. Yeni ilişkiler kurmak ya da kişisel gelişime odaklanmak bu sürecin parçası olabilir. Ancak bu toparlanma süresinin uzunluğu, bağlanma stiline göre değişir.


Sosyal Medyanın Ayrılık Sürecine Etkisi

Günümüzde ayrılıklar yalnızca yüz yüze yaşanan bir deneyim olmaktan çıktı; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi. Ayrılıktan sonra eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. Bağlanma stilleri, bu dijital ortamda verilen tepkileri de şekillendirir.

Kaygılı bağlanan kişiler, ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun bir “takip” davranışı gösterebilir. Eski partnerin ne yaptığına sürekli bakmak, yeni paylaşımlarını kontrol etmek ya da paylaşımlardan anlamlar çıkarmaya çalışmak sık görülen örneklerdir. Bu davranış, aslında terk edilme kaygısının dijital ortamda yeniden üretilmesidir.

Kaçıngan bağlanan kişiler ise çoğunlukla tam tersi bir yol izler. Eski partnerle ilgili tüm dijital izleri silmek, engellemek ya da kendi hesaplarını kapatmak gibi keskin adımlar atabilirler. Yüzeyde bu soğukkanlılık bir güç göstergesi gibi görünse de, çoğu zaman duygusal acıyı bastırmanın bir yoludur.

Son yıllarda ilişki psikolojisinde öne çıkan kavramlardan biri de “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi modern ilişki davranışlarıdır. Bu davranışların ayrılık sonrası tekrar yaşanması, özellikle kaygılı ya da korkulu-kaçıngan bağlanan bireyler için süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

Sosyal medya, ayrılıkla baş etme sürecinde hem tetikleyici hem de öğretici olabilir. Burada önemli olan, dijital platformların duygusal iyileşmeyi kolaylaştırmak yerine zorlaştırdığı noktaları fark etmek ve sınır koyabilmektir.


Bağlanma Stilini Bilmenin Önemi

Kendi bağlanma stilimizi fark etmek, ayrılık sürecinde yaşadığımız tepkileri anlamlandırmamıza yardımcı olur.

Kaygılı bağlanan biri için yoğun özlem ve çaresizlik doğal bir tepkidir.

Kaçıngan bağlanan biri için duyguları bastırma eğilimi, bir savunma biçimidir.

Güvenli bağlanan biri içinse ayrılık, duygusal acı verse de daha hızlı aşılabilir bir süreçtir.

Bu farkındalık, sürecin kişisel bir başarısızlık değil, bağlanma dinamiklerinin bir sonucu olduğunu görmemizi sağlar.


Ayrılık Sürecinde İyileşmeye Yardımcı Stratejiler

Bağlanma stilimiz her ne olursa olsun, bazı yöntemler ayrılık sürecinde iyileşmeyi kolaylaştırabilir:

Sosyal Destek Aramak: Arkadaşlar ve aileyle duyguları paylaşmak, yalnızlık hissini azaltır.

Duyguları İfade Etmek: Günlük tutmak, sanatla uğraşmak ya da terapiye başvurmak, duyguların işlenmesine yardımcı olur.

Sağlıklı Rutinler: Spor yapmak, düzenli uyumak, sağlıklı beslenmek beden ve zihnin toparlanmasını destekler.

Yeni Hedefler Belirlemek: Ayrılığı kişisel gelişim için bir fırsata çevirmek, süreci anlamlı kılar.


Sonuç

Ayrılıklar evrensel olarak acı vericidir, ancak bu acının nasıl deneyimlendiği bağlanma stilimizle yakından ilişkilidir. Güvenli bağlananlar süreci daha sağlıklı atlatırken, kaygılı bağlananlar yoğun acı yaşar, kaçıngan bağlananlar duygularını bastırır, korkulu-kaçıngan bağlananlar ise çelişkiler içinde bocalar.

Kendi bağlanma stilimizi tanımak, ayrılık sürecindeki tepkilerimizi anlamamıza ve kendimize karşı daha şefkatli olmamıza yardımcı olur. Çünkü ayrılıkta yaşanan duygular yalnızca kişisel değil, bağlanma örüntülerimizin doğal bir yansımasıdır.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar, psikodinamik yönelim ağırlıklı çalışmaktadır. Travmalarla çalışırken EMDR yöntemini kullanmakta, ilişkilerde ise Gottman Çift Terapisi yaklaşımından yararlanmaktadır. Özellikle narsisizm, bağlanma sorunları ve ilişkisel dinamikler üzerine yoğunlaşır. Yazılarında hem klinik deneyimlerinden hem de bilimsel araştırmalardan beslenerek psikolojik kavramları herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı amaçlar.


Kaynakça

Bowlby, J. (2012). Bağlanma. (Çev. Tamer Tosun). İstanbul: Pinhan Yayıncılık.

Hazan, C., & Shaver, P. (1987). Romantic love conceptualized as an attachment process. Journal of Personality and Social Psychology, 52(3), 511–524.

Devamı
featured_image

Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Stilinin Olduğu İlişkiler

Yazar: Tuğçe Turanlar28 Aralık 2024 Bağlanma Stilleri, İlişkiler ve Çift Dinamikleri0 Yorum

[ez-toc]

Bağlanma teorisi, John Bowlby tarafından geliştirilmiş ve Mary Ainsworth tarafından genişletilmiştir. Bu teori, erken dönemdeki bakıcılarla kurulan ilişkilerin yetişkinlikteki romantik dinamikleri nasıl etkilediğine dair bir çerçeve sunar. Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stilleri, çoğu zaman zorlayıcı ama bir o kadar da çekici bir bağ oluşturur. Bu bağlanma stilleri arasındaki dinamikleri anlamak, sıklıkla ortaya çıkan çatışmaları ve kalıpları aydınlatabilir.

Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma

Kaygılı Bağlanma

Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler, duygusal yakınlığı ve sürekli güvenceyi ararlar.

Bu bireyler:

Terk edilme korkusu yaşar. Partnerlerinden sürekli onay bekler. Partnerlerinin duygularıyla ilgili güvensizlik hisseder. Yapışkan veya aşırı bağımlı davranışlar sergiler.

Bu bağlanma stili genellikle çocuklukta tutarsız bakıcı (ebeveyn) davranışlarından kaynaklanır ve reddedilme algısına karşı hassasiyet geliştirir.

Kaçıngan Bağlanma

Kaçıngan bağlanma stiline sahip bireyler, bağımsızlığı ve duygusal öz yeterliliği ön planda tutar.

Bu bireyler:

Yakınlıktan bunalmaktan korkar. Duygusal savunmasızlığı ifade etmekte zorlanır. Sınırları tehdit altında hissettiklerinde uzaklaşır. Derin duygusal davranışlardan kaçınır.

Bu stil, genellikle duygusal olarak ulaşılamaz bakıcılara (ebeveynlere) sahip olmanın bir sonucu olarak gelişir ve bireyde sadece kendine güven duyabileceği inancını pekiştirir.

Kaygılı ve Kaçıngan Partnerlerin Dinamiği

Kaygılı ve kaçıngan partnerler arasındaki ilişki sıklıkla “itme-çekme” dinamiği olarak tanımlanır. Zıt ihtiyaçlarına rağmen, bu bireyler birbirine çekilir.

İşte sebepleri:

Aşinalık: Her iki taraf, erken dönem ilişkilerindeki duygusal kalıpları bilinçsizce tekrar eder.

İnancın Pekiştirilmesi: Kaygılı bireyler, kaçıngan partnerlerinin uzaklaşmasıyla terk edilme korkularını doğrular; kaçıngan bireyler ise yakınlığın bunaltıcı olduğu inancını kaygılı partnerlerin takibiyle pekiştirir.

Başlangıçtaki Çekim: Kaygılı partnerin yakınlık arzusu, kaçıngan partnerin kendini önemli hissetme ihtiyacını tatmin ederken; kaçıngan partnerin bağımsızlığı, kaygılı partner için bir meydan okuma sunabilir.

Kaygılı-Kaçıngan İlişkilerdeki Zorluklar Çatışma Döngüleri: Kaygılı partnerler yakınlık talep ederken, kaçıngan partnerler uzaklaşır ve bu da hayal kırıklığına yol açan bir döngü yaratır.

Duygusal İhtiyaçların Karşılanamaması: Her iki taraf da öz ihtiyaçlarını karşılanmamış hisseder; kaygılı partner yakınlık, kaçıngan partner ise alan ister.

Tetikleyiciler: Kaçıngan partner, kaygılı partnerin ihtiyaçlarını aşırı bulabilir; kaygılı partner ise kaçıngan partnerin mesafeli davranışını reddedilme olarak algılayabilir.

Daha Sağlıklı Bir İlişki İnşa Etmek

Bu ilişkiler zorlayıcı olsa da çaresiz değildir. Kaygılı ve kaçıngan partnerler, farkındalık ve çaba ile daha dengeli bir dinamik oluşturabilir:

Kendi Farkındalığını Geliştirme: Kendi bağlanma stilini ve bunun davranışlarınız üzerindeki etkisini anlamak ilk adımdır.

Etkili İletişim: İhtiyaçlarınızı net ve çatışmacı olmayan bir şekilde ifade etmek karşılıklı anlayışı geliştirebilir. Örneğin, kaygılı partner “Birlikte kaliteli zaman geçirdiğimizde kendimi güvende hissediyorum” derken, kaçıngan partner “Yalnız vakit geçirmeye ihtiyacım var ama senin yanındayım” diyebilir.

Duygu Düzenleme Pratiği: Kaygılı partnerler, korkularını yatıştırmayı öğrenebilirken; kaçıngan partnerler de duygularını ifade etmeye alışabilir.

Profesyonel Yardım Almak: Partnerlerin bağlanma ile ilgili sorunlarını anlamalarına ve çözüm bulmalarına yardımcı olabilir.

Gottman Çift Terapisi, duygusal yakınlığı artırmayı ve çatışmaları sağlıklı bir şekilde yönetmeyi hedefler. Partnerlerin duygusal ihtiyaçlarını fark etmelerine ve güvenli bağ kurmalarına destek olur.

Psikodinamik Psikoterapi, geçmiş deneyimlerin mevcut ilişkilerdeki etkilerini anlamaya odaklanır ve bağlanma stillerinin kök nedenlerini ele alır.

EMDR Terapisi, özellikle travmatik geçmişin ilişkilere olan etkisini azaltmada etkili bir yöntemdir.

Şema Terapi, bireylerin bağlanma şemalarını keşfetmelerine ve daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olabilir.

Profesyonel destek, çiftlerin birbirlerini daha iyi anlamalarını ve daha sağlıklı iletişim kurmalarını sağlayarak ilişkiyi güçlendirebilir.

Sonuç

Kaygılı ve kaçıngan bağlanma stillerinin bir arada olduğu ilişkiler zıt ihtiyaçların bir dansıdır. Ancak sabır, kararlılık ve gelişime açıklıkla bu çiftler, ilişkilerini karşılıklı anlayış ve tatmin kaynağına dönüştürebilir. Bağlanma kalıplarını fark etmek ve üzerinde çalışmak, daha derin bir bağ ve uzun ömürlü bir sevgi için yol açabilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Yule Psikoloji

(Online psikolojik danışmanlık randevusu almak için yulepsikoloji@gmail.com adresine mail atabilir ya da 0532 053 3992 whatsapp üzerinden mesaj atarak iletişime geçebilirsiniz.)

 


Kaynaklar

  • Bowlby, J. (1988). A Secure Base: Parent-Child Attachment and Healthy Human Development. Basic Books.
  • Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2007). Attachment in Adulthood: Structure, Dynamics, and Change. The Guilford Press.
  • Johnson, S. (2008). Hold Me Tight: Seven Conversations for a Lifetime of Love. Little, Brown and Company.

 

Devamı

Instagram

Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Dopamin EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi ilişki Jung Kişilik Bozuklukları Kişisel Gelişim narsist Nörobilim Online EMDR Online psikolog Online Psikoterapi Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi İlişkiler

Son Eklenenler

  • Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz