Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
featured_image

Bipolar Bozukluk Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri

8 Ekim 2025 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler ve Psikoloji 0 Yorum

Bipolar Bozukluk ve Türleri Nelerdir?

Bipolar bozukluk, tekrarlayan dönemlerle seyreden bir duygudurum bozukluğudur. Bu bozuklukla yaşayan bireyler, ruh hâllerinde, enerjilerinde ve günlük işlevselliklerinde belirgin dalgalanmalar yaşarlar. Bu nedenle hastalık, halk arasında “iki uçlu bozukluk” olarak da bilinir. Bir uçta, kişinin aşırı enerjik, coşkulu veya irritabl (aşırı sinirli) olduğu mani ya da bunun daha hafif formu olan hipomani dönemi bulunur. Diğer uçta ise derin bir üzüntü, isteksizlik ve umutsuzlukla seyreden depresyon dönemi yer alır.

Bipolar bozukluk genellikle 15–25 yaş aralığında başlar. Artan tanısal farkındalık, yaşlanan dünya nüfusu ve tanı kriterlerinin genişlemesi gibi etkenler, son yıllarda bu bozukluğun tanı sıklığında belirgin bir artışa yol açmıştır.

Bir Spektrum Olarak Bipolar Bozukluk

Bipolar bozukluk her bireyde aynı şekilde seyretmez; bir spektrum üzerinde farklı türlerde ve şiddet düzeylerinde görülebilir:

  • Bipolar I Bozukluk: En az bir mani dönemi yaşanmasıyla tanı konur. Mani dönemleri genellikle kişinin işlevselliğini ciddi biçimde bozacak ve bazen hastaneye yatış gerektirecek kadar şiddetlidir. Çoğu vakada depresyon dönemleri de bu tabloya eşlik eder.
  • Bipolar II Bozukluk: En az bir hipomani dönemi ve bir majör depresyon dönemi yaşanmasıyla tanı konur. Hipomani, maniye göre daha hafif ve kısa süreli bir taşkınlık hali olup genellikle hastaneye yatış gerektirmez.
  • Siklotimi: En az iki yıl boyunca süren, tam bir hipomani ya da depresyon dönemi tanı ölçütlerini karşılamayan ama hafif düzeyde coşkunluk ve çökkünlük belirtileriyle devam eden dalgalı bir duygudurum örüntüsüdür.

Bipolar Bozukluk Belirtileri: Mani, Depresyon ve Karmaşık Dönemler

Bipolar bozukluğun en belirgin özelliği, duygudurumun iki aşırı uç arasında dalgalanmasıdır. Kişi kimi zaman taşkın bir enerji ve coşku içindeyken, kimi zaman derin bir çökkünlük yaşayabilir. Bu dönemler hem duygusal hem de davranışsal düzeyde büyük değişimlere yol açar.

Mani ve Hipomani Dönemi: Yüksek Enerji ve Coşku

Bu dönemde kişi, normalden çok daha enerjik, konuşkan, özgüvenli veya kimi zaman aşırı sinirli (irritabl) olabilir.
Mani ve hipomani dönemlerinde görülebilecek belirtiler şunlardır:

  • Uyku ihtiyacında azalma: Kişi çok az uyusa bile kendini dinç hisseder.
  • Düşüncelerin hızlanması: Zihinsel çağrışımlar yoğunlaşır, konuşma temposu artar.
  • Riskli davranışlar: Aşırı para harcama, dürtüsel kararlar alma veya cinsel riskler gibi davranışlar görülebilir.
  • Kendilik algısında artış: Kişi kendini olağanüstü yetenekli, önemli veya güçlü hissedebilir.

Bu belirtiler hipomani döneminde genellikle daha kısa süreli ve daha hafif düzeyde seyrederken, mani döneminde kişinin işlevselliğini belirgin biçimde bozar ve çoğu zaman tedavi veya hastane yatışı gerektirir.

Depresyon Dönemi: Çökkünlük ve Umutsuzluk

Depresif dönem, majör depresyon ile büyük benzerlikler gösterir. Kişi, günün büyük kısmında yoğun bir üzüntü, boşluk veya umutsuzluk hissi yaşar. Daha önce zevk aldığı etkinliklere karşı ilgisini kaybeder, enerji azlığı, yorgunluk, uyku ve iştah değişiklikleri sık görülür.
Bazı bireylerde değersizlik düşünceleri, yoğun suçluluk duyguları veya intihar düşünceleri de eşlik edebilir.

Hastalığın Karmaşık Yönleri

Bipolar bozukluk her zaman belirgin sınırlarla ayrılmış dönemler hâlinde ilerlemez. Bazı bireylerde duygudurum dalgalanmaları karmaşık ya da hızlı döngülü bir seyir gösterebilir.

Karışık Özellikli Dönemler

Bu dönemlerde kişi, aynı anda hem mani hem de depresyon belirtileri gösterebilir. Örneğin, taşkın enerji ve hareketlilik eşliğinde yoğun bir umutsuzluk veya öfke hissedebilir. Bu çelişkili tablo, intihar riski açısından en tehlikeli dönemlerden biridir; çünkü birey hem düşünsel olarak çökkün, hem de eyleme geçme enerjisine sahip olabilir.

Hızlı Döngülülük

Bazı kişilerde bir yıl içinde dört veya daha fazla mani, hipomani ya da depresyon dönemi yaşanabilir. Bu duruma “hızlı döngülülük” (rapid cycling) denir. Hızlı döngülülük, hastalığın seyir ve tedavi yönetimini zorlaştırabilir; ilaçlara yanıt değişkenliği daha fazla olabilir.

Bipolar Bozukluk Tanısı: Süreç ve Karşılaşılan Zorluklar

Etkili bir tedavi sürecinin temelini doğru tanı oluşturur. Ancak bipolar bozuklukta, ilk belirtilerin ortaya çıkmasından tanı konulmasına kadar geçen süre ortalama 7–9 yıl arasında değişmektedir.
Bu gecikmenin en yaygın nedeni, hastalığın çoğunlukla depresyon dönemiyle başlaması ve bu dönemin majör depresif bozuklukla karıştırılmasıdır. Oysa bipolar depresyon, bazı klinik farklılıklar gösterir; örneğin daha erken yaşta başlangıç, aile öyküsünde bipolarite varlığı ve antidepresanlara atipik yanıt gibi.

Erken tanı ve uygun tedavi, hastalığın uzun vadeli seyrini belirgin biçimde iyileştirir; kişinin yaşam kalitesi, işlevselliği ve ilişki doyumu korunabilir.

Bipolar Bozukluğun Etkileri: Bilişsel ve Sosyal Zorluklar

Bipolar bozukluğun etkileri yalnızca duygudurum dalgalanmalarıyla sınırlı değildir. Hastalık, kişinin bilişsel süreçlerini, sosyal ilişkilerini ve mesleki işlevselliğini de derinden etkileyebilir.

Bilişsel Zorluklar (Beyin Sisi)

Birçok birey, stabil dönemlerde dahi “beyin sisi” olarak tanımladıkları bir bulanıklık hissi yaşayabilir. Bu durum, dikkat, hafıza ve yürütücü işlevler (planlama, karar verme, organize olma) üzerinde belirgin güçlükler yaratabilir.
Araştırmalar, bu bilişsel zorlukların yalnızca atak dönemleriyle sınırlı olmadığını; hastalığın araya giren iyilik hâllerinde bile sürebildiğini göstermektedir.

Sosyal ve İşlevsel Etkiler

Bipolar bozukluğun öngörülemez doğası, kişinin kariyer hedeflerine ulaşmasını, akademik sürekliliğini ve yakın ilişkilerini sürdürmesini güçleştirebilir. Duygudurum ataklarının tekrarlayıcı yapısı, ilişkilerde güven, istikrar ve bağlanma süreçlerini zedeleyebilir.
Bu nedenle günümüzde uygulanan tedavi yaklaşımları yalnızca ruh hâlini dengelemeyi değil, aynı zamanda işlevsel iyileşmeyi de hedeflemektedir. Psikoterapi ve psiko-sosyal müdahaleler bu açıdan kritik bir tamamlayıcı rol oynar.

Bipolar Bozukluk Tedavisi: Modern İlaç ve Terapi Yöntemleri

Bipolar bozukluğun tedavisi, yalnızca belirtilerin geçici olarak hafiflemesini değil, uzun vadede duygudurum dengesinin korunmasını hedefler. En etkili sonuç, ilaç tedavisi ile psikoterapinin birlikte yürütülmesiyle elde edilir.

İlaç Tedavisi: Duygudurum Dengeleyiciler ve Atipik Antipsikotikler

Bipolar bozukluğun temel tedavisi, duygudurum dengeleyici ilaçlara dayanır. En sık kullanılan ilaç grupları şunlardır:

  • Lityum: Bipolar bozukluğun “altın standart” tedavisidir. Mani ataklarını önlemede ve intihar riskini azaltmada etkilidir. Ancak düzenli kan düzeyi takibi gerektirir.
  • Antikonvülsanlar (ör. valproat, lamotrijin, karbamazepin): Duygudurum dengeleyici olarak kullanılır ve özellikle hızlı döngülü olgularda etkilidir.
  • Atipik antipsikotikler: Hem mani hem depresyon dönemlerinde kullanılabilir. Bazı ilaçlar, mani belirtilerini yatıştırırken, bazıları depresif belirtiler üzerinde etkilidir.

İlaç seçimi, hastalığın tipi, geçmiş atak öyküsü, eşlik eden rahatsızlıklar ve hastanın tedaviye yanıtına göre yapılır.
Farklı ülkelerdeki sağlık otoriteleri (örneğin ABD’de FDA, Avrupa’da EMA) ilaçları farklı zamanlarda onaylayabilir. Bu da tedavi seçeneklerinin ülkeden ülkeye değişmesine yol açabilir. Türkiye’de ise ilaç tedavisi, Sağlık Bakanlığı’nın onay süreçleri doğrultusunda yürütülür.

Psikoterapi: Duygudurum Yönetiminde Anahtar Destek

İlaç tedavisine ek olarak uygulanan psikoterapi, tedavinin başarısını ve sürekliliğini artırır.
Bipolar bozuklukta en çok kanıt desteğine sahip terapi yaklaşımları şunlardır:

  • Psikoeğitim: Bireye ve ailesine hastalık belirtilerini tanıma, ilaç uyumunu sürdürme ve tetikleyicileri fark etme becerisi kazandırır.
  • Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT): Düşünce kalıplarını, davranışları ve duygusal tepkileri yeniden yapılandırarak atak riskini azaltır.
  • Aile Odaklı Terapi (FFT): Aile içi iletişimi güçlendirir, duygusal çatışmaları azaltır ve destekleyici bir çevre oluşturur.
  • Kişilerarası ve Sosyal Ritim Terapisi (IPSRT): Uyku, beslenme ve sosyal etkinlik gibi günlük ritimlerin düzenlenmesine odaklanır; bu ritimlerin korunması duygudurum dengesini destekler.

Psikoterapi, yalnızca hastalık dönemlerinde değil, stabil (iyilik) dönemlerinde de önemlidir. Bu süreçte amaç, kişinin öz farkındalığını, tetikleyicilere duyarlılığını ve yaşam kontrolünü artırmaktır.

Bipolar Bozuklukla Yaşam: Riskler ve Başa Çıkma Yolları

Bipolar bozukluk yalnızca duygusal bir iniş çıkış değil, aynı zamanda tüm yaşam alanlarını etkileyen bir durumdur. Tedavi edilmediğinde hem psikolojik hem fiziksel sağlık üzerinde ciddi sonuçlar doğurabilir; ancak uygun tedavi ve güçlü bir destek sistemiyle yönetilebilir bir yaşam mümkündür.

Fiziksel Sağlık Riskleri

Bipolar bozukluğu olan bireylerde, genel nüfusa kıyasla kalp-damar hastalıkları, obezite, diyabet ve tiroid bozuklukları gibi fiziksel rahatsızlıklar daha sık görülür.
Bu durumun nedenleri arasında ilaç yan etkileri, düzensiz yaşam ritmi ve stresin fizyolojik etkileri bulunur. Bu nedenle tedavi sürecinde, psikiyatrist ile birlikte dahiliye veya endokrinoloji uzmanlarının takibi de önemlidir.

İntihar Riski

Bipolar bozukluk, intihar riski açısından en yüksek psikiyatrik bozukluklardan biridir. Araştırmalar, bipolar bozukluğu olan bireylerin yaklaşık %5–20’sinin intihar nedeniyle yaşamını yitirdiğini göstermektedir.
Risk özellikle karışık özellikli dönemlerde ve tedavi uyumunun zayıf olduğu durumlarda artar. Bu nedenle, erken müdahale, yakın takip ve aile desteği yaşamsal öneme sahiptir.
Kriz durumlarında, 112’yi aramak veya Türkiye’de “Alo 183” Sosyal Destek Hattı’na başvurmak güvenli bir ilk adımdır.

Başa Çıkma ve Destek Yolları

Bipolar bozuklukla başa çıkmanın temelinde düzen, bilinç ve destek yer alır:

  • Düzenli uyku ve beslenme: Sosyal ritmin korunması, duygudurumun dengelenmesine yardımcı olur.
  • İlaç uyumu: İlaçları doktorun önerdiği şekilde ve kesintisiz kullanmak, atakların önlenmesinde en güçlü koruyucudur.
  • Psikoterapi ve destek grupları: Duygusal farkındalığı artırır, yalnızlık hissini azaltır ve işlevselliği güçlendirir.
  • Yakın çevreyle açık iletişim: Ailenin ve arkadaşların hastalığı anlaması, destek sürecinin kalitesini belirler.

Bu başa çıkma adımları, yalnızca atak dönemlerinde değil, iyilik hâlinin sürdürüldüğü dönemlerde de uygulanmalıdır.

Geleceğe Bakış: Yeni Tanı ve Tedavi Teknolojileri

Bipolar bozukluk alanında bilimsel araştırmalar hızla ilerliyor. Gelecekte, hastalığın tanı ve tedavisinde kişiye özel, teknolojik yaklaşımlar öne çıkacak gibi görünüyor.

  • Daha hassas tanı yöntemleri: Bipolar depresyonu tek uçlu depresyondan ayırmaya yönelik biyobelirteç testleri ve yapay zekâ destekli konuşma analizi sistemleri geliştiriliyor.
  • Kişiselleştirilmiş takip: Akıllı telefonlar ve giyilebilir cihazlar, duygudurum değişimlerini anlık olarak izleyerek erken uyarı sistemleri oluşturabiliyor.
  • Yeni nesil tedaviler: Geleneksel ilaçların ötesinde, psikedelik destekli terapiler ve sanal gerçeklik tabanlı müdahaleler gibi yenilikçi yaklaşımlar araştırma aşamasında.

Bipolar bozukluk, getirdiği zorluklara rağmen yönetilebilir bir durumdur. Günümüzde modern tıp, doğru ilaç kombinasyonları, psikoterapi ve dijital takip teknolojileriyle hastalığın seyrini önemli ölçüde kontrol altına alabilmektedir.
Doğru destekle, bipolar bozuklukla yaşayan bireyler tatmin edici, üretken ve anlamlı bir yaşam sürdürebilirler.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar, psikodinamik yönelim ağırlıklı çalışmaktadır. Travmalarla çalışırken EMDR yöntemini, kişilik örüntüleriyle çalışırken Şema Terapiyi, ilişkilerde ise Gottman Çift Terapisi yaklaşımını kullanmaktadır. Özellikle narsisizm, bağlanma sorunları ve ilişkisel dinamikler üzerine yoğunlaşır. Yazılarında hem klinik deneyimlerinden hem de bilimsel araştırmalardan beslenerek psikolojik kavramları herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı amaçlar.


Kaynaklar

Bipolar disorders: an update on critical aspects.

Diagnosis and treatment of bipolar disorder: A review.

Bipolar Bozukluk İstanbul Psikolog
2 Likes
Önceki
Sonraki

İlgili Makaleler

Dopamin Detoksu Nedir
Dopamin Detoksu Nedir
18 Haziran 2024

Dopamin detoksu, modern yaşamın getirdiği sürekli uyaranlara ve bağımlılık...

Devamı
Travma Bağı Nedir, Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
Travma Bağı Nedir, Travma Bağından Nasıl Kurtulurum?
23 Aralık 2023

Travma Bağı Nedir? Travma bağı, genellikle zorlu ve toksik ilişkilerde, kişinin...

Devamı
Dogville – Şiddet ve Psikososyal Dinamiği
Dogville – Şiddet ve Psikososyal Dinamiği
7 Eylül 2021

Dogville: Grace yumuşacık elleriyle Dogville kasabası sakinlerine bir hediye...

Devamı
Japonya’nın Hayat Değiştiren 8 Tekniği: Ikigai’den Kakeibo’ya
Japonya’nın Hayat Değiştiren 8 Tekniği: Ikigai’den Kakeibo’ya
8 Ocak 2024

Japonya'nın, zengin tarihi ve benzersiz kültürü dünyayı her zaman büyülemiştir....

Devamı

Instagram

🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendim 🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendimizi duymadan, duygularımızı fark etmeden ilerleriz. Oysa küçük bir mola verip içimize döndüğümüzde değişimin ilk adımını atmış oluruz. Kendine Dönüş Rehberi, bu yolculukta sana eşlik etmesi için hazırlandı.

🦋 Yedi gün boyunca kısa okumalar, egzersizler ve sorularla kendine daha yakından bakmayı, duygularını tanımayı ve içindeki farklı sesleri keşfetmeyi deneyimleyeceksin. Bazen güçlü yanlarını hatırlayacak, bazen sınır koymayı çalışacak, bazen de içindeki küçük çocukla buluşacaksın. Her gün 10–15 dakikanı ayırman, kendinle kurduğun bağı güçlendirmek için yeterli.

✨Bu rehber terapi yerine geçmez. Ama farkındalığını artırmana, kendine daha şefkatli yaklaşmana ve geleceğe dair yeni niyetler koymana destek olabilir. 

🦋✨ Yolculuğun sonunda kendi notlarınla şekillenen kişisel bir defterin olacak: sana ait, sana yol gösteren bir pusula.

7 Gün 7 Adım: Kendine Dönüş Rehberi
	1.	Kendine Bakışın
	2.	Duyguların Haritası
	3.	İç Sesini Resmet
	4.	Güçlü Yanlarının Kolajı
	5.	“Hayır” Günlüğü
	6.	Küçük Çocuğa Mektup
	7.	Gelecek Benliğe Niyet

🔗 Kendine Dönüş Rehberi’ni profilimdeki linkten veya www.tugceturanlar.com’dan ücretsiz indirebilirsin.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocu Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocuk, dış koşulları değiştiremeyeceği için hayatta kalma stratejisi olarak çoğu zaman suçu kendine yükler. Bu durum, “kontrol yanılsaması” yaratarak çaresizlik duygusunu hafifletir. Ancak çocuklukta geliştirilen bu mekanizma, yetişkinlikte de ilişkilerde kendini gösterir: partneri yüceltmek, sürekli özür dilemek ya da terk edilme korkusu yaşamak gibi örüntüler bu geçmiş stratejinin izleridir.

Bu durum özellikle kaygılı bağlanma eğiliminde ve narsisistik ilişkilerde çok görülür ❤️‍🩹

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “benci İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “bencillik” olarak algılansa da, aslında hem kişinin hem de ilişkinin sağlığını koruyan bir adımdır. 

Sınır, duyguları, zamanı, enerjiyi ve değerleri koruyan görünmez bir çizgidir; sevgiyi azaltan bir duvar değil, ilişkiyi daha güvenli ve saygılı kılan bir çerçevedir. Sağlıklı sınırlar duygusal, fiziksel, dijital ya da değer temelli olabilir ve iletişime kapıyı kapatmaz; tam tersine beklentileri netleştirerek çatışmaları azaltır, iletişimi güçlendirir ve güvenli bağlanmayı destekler.

Bencillik algısının kökeninde genellikle kaygılı bağlanma örüntüleri, “fedakârlık = sevgi” gibi kültürel kalıplar ve çocuklukta “hayır” demeyle ilişkilenen suçluluk duyguları vardır. Oysa sınır koyabilen kişi, partnerine de alan tanır; bu da saygıyı ve güveni artırır. 

Gottman Çift Terapisi’nde de vurgulandığı gibi, mutlu çiftler hem “biz” olmayı hem de “ben” kalabilmeyi başarır ❤️

Kısacası, sınır koymak sevgisizliğin değil özsaygının göstergesidir; gerçek yakınlık ise sınırların yok sayılmasıyla değil, kabul edilip saygı duyulmasıyla mümkündür.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze yaşanan bir deneyim değil; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi 💔

Eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. 

Kaygılı bağlanan kişiler ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun “takip” davranışı gösterirken; kaçınan bağlanan kişiler genellikle tüm dijital izleri silmeyi tercih eder. 

Modern ilişki dinamikleri arasında yer alan “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi davranışlar ise bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

🔗 Yazının tamamını www.tugceturanlar.com’da okuyabilirsiniz 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Öne Çıkan Konular

  • Narsisizm
  • İstismar ve Manipülasyon
  • Bağlanma Stilleri
  • Psikodinamik Terapi
  • EMDR
  • Şema Terapi
  • Gottman Çift Terapisi

Son Eklenenler

  • Maladaptive Daydreaming – Aşırı Hayal Kurmak Bir Hastalık mı?
  • Bipolar Bozukluk Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri
  • Kişilik Bozukluklarında EMDR Terapisi
  • Travmatik Anılar ve EMDR Terapisi: TSSB Belirtilerinde İyileşme
  • İlişkilerde Değişim ve Güçlü Bağların Sırları
  • Kendine Dönüş Neden Önemli?

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz