
Travmatik Anılar ve EMDR Terapisi: TSSB Belirtilerinde İyileşme
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kişinin yaşamında kalıcı izler bırakabilen bir ruhsal bozukluktur. Geçmişte yaşanan olayların etkisi, günümüzdeymiş gibi tekrar tekrar yaşanabilir. Bu durum, yoğun kaygı, korku, uyku bozuklukları ve günlük hayatta işlev kaybına yol açar.
Son yıllarda TSSB tedavisinde öne çıkan yöntemlerden biri EMDR (Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme) terapisidir. Bu yaklaşım, kişinin travmatik anıyı zihninde canlandırırken aynı anda dikkatini başka bir uyarana yönlendirmesi (örneğin göz hareketleriyle terapisti takip etmesi) üzerine kuruludur. Böylece beyin, travmaya bağlı yoğun duygusal yükü azaltarak anıyı daha sağlıklı bir şekilde işler.
EMDR’nin etkinliği birçok araştırmada doğrulanmıştır. Ancak yeni bir çalışma, tedavinin “nasıl işlediğini” anlamak için kritik bir ayrıntıyı incelemiştir: Seans sırasında travmatik anıların duygusal yoğunluğu azaldıkça, tedavi sonuçları da daha başarılı hale geliyor mu?
EMDR’de Duygusal Yoğunluk Nasıl Ölçülüyor?
2025 yılında Avrupa Psikotraumatoloji Dergisi’nde yayımlanan çalışmada, 125 TSSB hastası yoğun bir tedavi programına katıldı. Program sadece EMDR’den ibaret değildi; aynı zamanda maruz bırakma terapisi, psiko-eğitim ve fiziksel aktivite oturumlarını da içeriyordu. Amaç, çok yönlü bir iyileşme süreci sunmaktı.
Araştırmacılar özellikle EMDR seanslarında bir noktaya odaklandı: travmatik anıların duygusal yoğunluğu. Bu yoğunluğu ölçmek için “SUD” (Subjective Units of Disturbance) ölçeğini kullandılar. SUD, kişinin bir anıya dair hissettiği rahatsızlığı 0 ile 10 arasında derecelendirmesini isteyen basit ama güçlü bir araçtır.
Örneğin bir travmatik anıyı düşündüğünde rahatsızlık 9 ya da 10 gibi yüksekse, bu anının hâlâ çok yüklü olduğunu gösterir. Terapi ilerledikçe bu puanların düşmesi, beynin anıyı yeniden işleyip daha az rahatsız edici hale getirdiğinin göstergesidir.
Bu çalışmada her seansın başında ve sonunda SUD değerleri kaydedildi. Böylece, duygusal yoğunluktaki değişim ile tedavi sonuçları arasında bir bağlantı olup olmadığı net biçimde incelenebildi.
Duygusal Yoğunluktaki Azalma ile İyileşme Arasındaki İlişki
Araştırmanın sonuçları oldukça dikkat çekiciydi. Seansların başında travmatik anılar, katılımcılar tarafından ortalama 8 puanlık bir rahatsızlık düzeyiyle değerlendirildi (SUD skoru). EMDR oturumları ilerledikçe bu değer ortalama 2 puana kadar düştü. Yani katılımcılar, anıların üzerlerinde yarattığı yoğun duygusal yükün önemli ölçüde azaldığını ifade ettiler.
Bu azalma sadece rakamlarda kalmadı. Katılımcıların neredeyse yarısı, tedavi sonrasında artık TSSB tanısı alacak düzeyde belirti göstermiyordu. Hatta bazı hastalarda bütün hedeflenen travmatik anılar “sıfır rahatsızlık” seviyesine kadar işlenmişti.
En çarpıcı bulgu ise şu oldu: Duygusal yoğunluğu daha fazla azalan kişilerin TSSB belirtilerindeki düşüş çok daha güçlüydü. Başka bir deyişle, SUD skorundaki her ciddi azalma, tedavi başarısını öngörüyordu. Araştırmacılar, bu sonucun EMDR’nin işleyiş mantığını doğrudan desteklediğini vurguladı.
EMDR Terapi Sürecinde Bu Ne Anlama Geliyor?
Bu bulgular, EMDR’nin sadece travmatik anıları “zayıflatmakla” kalmadığını, aynı zamanda iyileşme sürecinde duygusal yoğunluğun değişiminin kritik bir rol oynadığını gösteriyor. Seanslarda anılara yüklenen rahatsızlık düzeyinin azalması, tedavi başarısının güçlü bir göstergesi olarak öne çıkıyor.
Terapistler için bu şu anlama geliyor: SUD skorlarını takip etmek, tedavi sürecini anlamada önemli bir pusula olabilir. Eğer rahatsızlık düzeyi beklenen şekilde düşmüyorsa, kullanılan teknikler gözden geçirilebilir ve süreç daha etkin hale getirilebilir.
Danışanlar açısından ise bu sonuç umut verici bir mesaj taşıyor. Çünkü terapi sırasında hissedilen küçük “hafifleme” anları, aslında beynin travmatik anıyı yeniden işlediğinin işareti olabilir. Bir anı hâlâ mevcut olsa da, artık daha uzak, daha yönetilebilir ve daha az acı verici hale gelir.
Kısacası, duygusal yoğunluktaki her azalma, iyileşme yolculuğunda önemli bir adımı temsil ediyor.
Travmatik Anılarla Başa Çıkmada EMDR’nin Rolü
Travmaların izleri kolayca silinmese de bilimsel araştırmalar bu yükün hafifletilebileceğini gösteriyor. EMDR terapisi, kişinin travmatik anılarıyla yüzleşmesini sağlarken aynı zamanda bu anılara yüklenen yoğun duygusal tepkileri azaltıyor. Araştırmalar, bu azalmaların tesadüfi olmadığını; aksine tedavi başarısının en önemli göstergelerinden biri olduğunu ortaya koyuyor.
Bu da şu anlama geliyor: Travmalar tamamen yok olmasa bile, onların üzerimizdeki etkileri değişebiliyor. Bir anı, eskisi kadar sarsıcı ve acı verici olmaktan çıkıp daha uzak, daha nötr ve yönetilebilir bir hale gelebiliyor.
Sonuç olarak EMDR, travmalarla başa çıkmada etkili bir yöntem olmasının ötesinde, duygusal yoğunluktaki değişimi takip ederek hem terapistlere hem de danışanlara iyileşmenin seyrini anlamada güçlü ipuçları sunuyor.
Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar, psikodinamik yönelim ağırlıklı çalışmaktadır. Travmalarla çalışırken EMDR yöntemini, kişilik örüntüleriyle çalışırken Şema Terapiyi, ilişkilerde ise Gottman Çift Terapisi yaklaşımını kullanmaktadır. Özellikle narsisizm, bağlanma sorunları ve ilişkisel dinamikler üzerine yoğunlaşır. Yazılarında hem klinik deneyimlerinden hem de bilimsel araştırmalardan beslenerek psikolojik kavramları herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı amaçlar.
Kaynakça
İlgili Makaleler
Online EMDR Terapisi
Online EMDR terapisi, geleneksel yüz yüze terapi seanslarının bir alternatifi...
Esaret Fobisi
Esaret fobisi, kişinin özgürlüğünün kısıtlanacağı veya kontrol altına alınacağı...
EMDR Terapisi Nedir
"EMDR Terapisi, danışanın rahatsızlık veren geçmiş yaşantısının, bugüne etki...
Travmatik Anılar ve EMDR Terapisi: TSSB Belirtilerinde İyileşme
Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB), kişinin yaşamında kalıcı izler bırakabilen...