Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
featured_image

İlişkilerde Sınır Koymak Bencillik mi?

11 Eylül 2025 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler ve Çift Dinamikleri, İlişkiler ve Psikoloji, Sınırlar ve Öz-Şefkat 0 Yorum

“Bencillik mi yapıyorum?” sınır koymaya niyetlenen pek çok kişinin içinden geçen ilk cümle budur. Oysa psikolojide sınır, sevgiyi azaltan bir duvar değil; ilişkiyi daha güvenli ve saygılı kılan bir çerçevedir. Kendi ihtiyaçlarını, duygularını ve değerlerini koruyabilen kişi; ilişkide daha net, daha öngörülebilir ve daha şefkatli olur.

Bencillik algısının kökeninde çoğu zaman bağlanma örüntüleri (özellikle onay arayışı yüksek, kaygılı bağlanma) ve “fedakârlık = sevgi” diyen kültürel kalıplar yatar. Çocuklukta “hayır” dediğinde suçluluk hissetmeyi öğrenmiş biri, yetişkinlikte sınır koyduğunda da kendini kötü hissedebilir. Bu yazı, “ilişkilerde sınır koymak bencillik mi?” sorusunu; ilişkisel iyilik hali ve güvenli bağlanma perspektifiyle yanıtlıyor ve pratik cümle örnekleri veriyor.

ilişkilerde sınır koymak becillik mi?


Sınır Koymak Ne Demek?

Tanım: Sınır, nerede başlayıp nerede bittiğinizi belirleyen görünmez çizgidir; duygularınızı, zamanınızı, enerjinizi ve değerlerinizi korur. Sınır; “seni dışarıda bırakmak” değil, “ikimizi de güvende tutmak” demektir.

Sınır ≠ Duvar

  • Duvar: Katı, temas kesici, cezalandırıcıdır (“Bitti, bir daha konuşmayacağım.”).
  • Sağlıklı sınır: Esnek, iletişime açık ve ilişkiyi düzenleyicidir (“Konuyu şimdi değil, sakinleştiğimizde konuşmak istiyorum.”).

Sınır Türleri (ilişkiler bağlamında):

  • Duygusal sınır: “Alay edilmek istemiyorum. Böyle konuşulduğunda inciniyorum.”
  • Zaman/enerji sınırı: “Her akşam uzun mesajlaşamıyorum; haftada 2 akşam olur.”
  • Fiziksel sınır: “Kalabalıkta sarılmayı sevmiyorum; sakin bir yerde daha rahatım.”
  • Dijital sınır: “Gün içinde anlık yanıt veremeyebilirim; uygunsa akşam konuşalım.”
  • Değer sınırı: “Kıskançlık veya takip baskısı benim için kabul edilebilir değil.”

İş–aile–romantik örnekler:

  • İş: “Mesai sonrası aramalara yanıt veremiyorum; ertesi gün 10:00’da dönerim.”
  • Aile: “Özel ilişkim hakkında detay paylaşmak istemiyorum.”
  • Partner: “Tartışma yükseldiğinde 20 dakika mola verip sonra konuşalım.”

Pratik ‘sınır cümleleri’:

  • “Bunu yapmak istemiyorum; benim için uygun değil.”
  • “Şu an konuşmaya hazır değilim, akşam 9’da devam edelim.”
  • “Bu dil beni incitiyor; böyle konuşulduğunda kendimi geri çekiyorum.”
  • “Özel alanıma saygı duyulmasını istiyorum; telefonumu paylaşmıyorum.”

Kısa kontrol listesi:

▢ İhtiyacım ne? ▢ Ne beni incitiyor? ▢ Nasıl ifade edeceğim? ▢ Ne zaman/mekan uygun? ▢ Sınırım ihlal edilirse ne yapacağım?


Sınır Koyunca Neden Bencilmişiz Gibi Hissederiz?

Sınır koyarken çoğu kişi içinden şu cümleyi geçirir: “Ya onu kırarsam? Ya bana bencil derse?” Bu duygunun birkaç kökeni vardır:

Bağlanma Stilleri ve Onaylanma İhtiyacı

Özellikle kaygılı bağlanan kişiler, ilişkiyi kaybetmemek için sürekli “evet” deme eğilimindedir. Partneri memnun etmek, kendi ihtiyacının önüne geçer. “Hayır” dediğinde reddedileceğini veya terk edileceğini hissedebilir. Bu da sınır koymayı, sanki sevgiye ihanetmiş gibi algılatır.

Kültürel Kalıplar: Fedakârlık = Sevgi

Toplumumuzda sıkça karşılaşılan inanç: “Gerçek sevgi, kendinden vazgeçmektir.”
Oysa sağlıklı sevgi, karşılıklı saygı ve özgürlük içerir. Sürekli kendinden ödün vermek, zamanla hem kişiyi hem de ilişkiyi tüketir. Ama bu kültürel kalıp, sınır koyan kişiye “bencil” damgası vurabilir.

Çocukluk Deneyimleri: Hayır Demekten Suçluluk

Çocukken “hayır” dediğinde cezalandırılmış, eleştirilmiş veya suçluluk hissettirilmiş biri, yetişkinlikte de aynı duyguyu taşır. “Kendi ihtiyacımı dile getirirsem sevilmem” şeması devreye girer. Böylece basit bir sınır bile yoğun suçluluk yaratır.

İlişkide Sorumluluk Dengesi

Bazı kişiler ilişkide kendini “fazla sorumlu” hisseder: karşı taraf üzülmesin, kırılmasın, mutsuz olmasın diye sürekli kendini geri çeker. Bu da sınır koymayı sanki “sorumluluktan kaçmak” gibi gösterir. Oysa sorumluluk, sadece kendimizi yok saymak değildir.


Sınırların İlişkilerdeki Önemi

Sınırlar, ilişkide soğuk mesafe yaratmaz; tam tersine daha sağlıklı ve güvenli bir bağlanma zemini oluşturur. Çünkü sınır koyan kişi, hem kendi ihtiyaçlarını hem de partnerinin ihtiyaçlarını netleştirir.

Güvenli Bağlanmayı Destekler

Kendi alanını koruyabilen kişi, partnerine de alan tanır. Bu, ilişkide “birlikteyiz ama boğulmuyoruz” dengesi yaratır. Sağlıklı sınırlar, kaygılı bağlanmanın aşırı yapışıklığını ve kaçıngan bağlanmanın mesafesini dengelemeye yardımcı olur.

Daha Net İletişim Sağlar

Sınırlar, beklentileri açık hâle getirir. “Benim için önemli olan şey budur” dediğinizde, partneriniz sizi daha iyi anlar. Bu da çatışmaların daha kolay çözülmesine olanak tanır.

 Saygıyı ve Değeri Artırır

Kişisel sınırlar, hem kişinin kendine hem de partnerine duyduğu saygıyı gösterir. Partner, “hayır” diyebilen kişiye daha çok güvenir; çünkü onun neye evet, neye hayır dediğini bilir.

Çatışmaları Azaltır

Belirsizlik, ilişkide en çok tartışmaya yol açan faktördür. Sınırlar net olduğunda beklentiler daha gerçekçi olur, yanlış anlamalar azalır. Bu da kavga sıklığını düşürür.

Gottman Yaklaşımı ile Paralellik

Çift terapisi alanında en çok araştırılmış yöntem olan Gottman Çift Terapisi’ne göre, mutlu çiftler “biz” olmanın yanında “ben” olmayı da başarır. Yani bireyselliğin ve birlikteliğin dengesi, ilişkiyi en çok besleyen unsurdur.


Sınır Koymanın Yanlış Anlaşılması

Çoğu zaman sınır koyan kişiler, çevresinden “soğuk, ilgisiz, sevgisiz, mesafeli” gibi tepkiler alır. Oysa sağlıklı sınır, sevgisizliğin değil, saygının işaretidir. Yanlış anlaşılmaların kaynağı, sınır ile mesafe arasındaki farkın karıştırılmasıdır.

“Hayır” = Sevgisizlik Değildir

Birine “hayır” dediğinizde aslında “seni reddediyorum” demiyorsunuz; sadece “kendi kapasitemi, ihtiyacımı ve değerimi koruyorum” diyorsunuz.

Örnek:

  • Yanlış algı: “Bu akşam buluşmak istemiyorsam seni sevmiyorum.”
  • Gerçek: “Bu akşam dinlenmeye ihtiyacım var, yarın buluşmayı çok isterim.”

“Kendi Alanıma İhtiyacım Var” = Kaçış Değildir

Kendi alanınıza sahip çıkmak, ilişkiyi bitirmek anlamına gelmez. Tam tersine, kişisel alanı olan birey daha güçlü bağ kurar.

Örnek:

  • Yanlış algı: “Telefonunu paylaşmıyorsan saklayacak bir şeyin var.”
  • Gerçek: “Kendi kişisel alanıma saygı gösterilmesini istiyorum, bu ilişkiye güvenimi artırır.”

Sınır = Ceza Değildir

Sınır koymak, partneri cezalandırmak ya da uzaklaştırmak için kullanılmaz. Eğer öyle yapılırsa duvar örmek olur. Sağlıklı sınır, iletişime kapı kapatmaz; iletişimi daha açık ve güvenli hâle getirir.

Örnek:

  • Yanlış algı: “Bunu bir daha yaparsan konuşmam!”
  • Gerçek: “Bu davranış beni incitiyor, böyle tekrarlandığında kendimi geri çekmek zorunda kalıyorum.”

Günlük Senaryolar

  • Mesajlaşma: “Her dakika cevap veremem → bu seni önemsemediğim anlamına gelmez.”
  • Aileyle ilişkiler: “Özel hayatımı paylaşmak istemiyorum → bu ailemi sevmediğim anlamına gelmez.”
  • İş–özel hayat dengesi: “Mesai sonrası iş telefonlarına bakmıyorum → bu işe değer vermediğim anlamına gelmez.”

✨ Özetle: Sınır koymak sevgiyi azaltmaz, sevgiyi daha görünür ve sürdürülebilir hâle getirir.


Sınır Koymak İlişkiyi Nasıl Güçlendirir?

Sınır koymak yalnızca bireyin kendini koruması için değil, ilişkinin daha sağlıklı bir zeminde devam etmesi için de önemlidir. Sağlıklı sınırları olan çiftler, uzun vadede daha doyumlu ve güvenli ilişkiler yaşar.

Daha Sağlıklı İletişim

Kendi ihtiyaçlarını açıkça ifade eden kişi, partnerini suçlamak yerine kendini anlatır. Bu da kavgaların azalmasına ve anlaşmazlıkların daha yapıcı bir şekilde çözülmesine yardımcı olur.

Örnek:

  • “Sen bana hiç zaman ayırmıyorsun!” yerine
  • “Beraber vakit geçirmeye ihtiyacım var, haftada bir akşamı birlikte planlamamız bana iyi gelir.”

Daha Fazla Saygı ve Güven

Sınır koymak, “ben buradayım” demektir. Kendi sınırlarına sahip çıkan kişi, partnerinin de sınırlarına daha kolay saygı duyar. Bu karşılıklılık ilişkide güveni artırır.


Kişisel Alanın Korunması → Daha Güçlü Bağ

Kişisel alanını koruyabilen birey, partneriyle ilişkisinde daha özgür hisseder. Bu özgürlük, bağı zayıflatmaz; aksine daha derin bir yakınlık kurmayı kolaylaştırır.

Gottman Çift Terapisi’nde de sıkça vurgulanan nokta: “Mutlu çiftler, hem birlikte hem de ayrı kalabilmeyi başarabilen çiftlerdir.”


Çatışmaların Daha Az Yıkıcı Olması

Sınırlar, tartışmalarda kırıcı sözlerin ve yıkıcı davranışların önüne geçer. Partnerler, birbirini kaybetme korkusuyla değil, çözüm arayışıyla konuşur.


✨ Özetle: Sınırlar, sevgiyi sınırlamaz; sevgiyi daha sürdürülebilir hâle getirir.


İlişkilerde sınır koymak, çoğu kişinin düşündüğü gibi bencillik değil; aksine hem kendini hem de partneri koruyan sağlıklı bir davranıştır. Sınır, sevgiyi azaltmaz; tam tersine sevginin daha net, saygılı ve sürdürülebilir şekilde yaşanmasına zemin hazırlar.

Unutmayın: “Hayır” demek, sevgisizliğin değil; özsaygının bir ifadesidir.
Kendi ihtiyaçlarınıza kulak verdiğinizde, partnerinize de daha dürüst, daha açık ve daha şefkatli bir şekilde yaklaşabilirsiniz.

Sağlıklı sınırları olan bireyler, hem kendileriyle hem de ilişkileriyle daha barışık olur. Çünkü gerçek yakınlık, sınırların yok sayılmasıyla değil; sınırların kabul edilip saygı duyulmasıyla mümkündür.


Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar, psikodinamik yönelim ağırlıklı çalışmaktadır. Travmalarla çalışırken EMDR yöntemini, kişilik örüntüleriyle çalışırken Şema Terapiyi, ilişkilerde ise Gottman Çift Terapisi yaklaşımını kullanmaktadır. Özellikle narsisizm, bağlanma sorunları ve ilişkisel dinamikler üzerine yoğunlaşır. Yazılarında hem klinik deneyimlerinden hem de bilimsel araştırmalardan beslenerek psikolojik kavramları herkesin anlayabileceği bir dille aktarmayı amaçlar.


Kaygılı bağlanma Sınırlar
Önceki

İlgili Makaleler

Öfke Nasıl Yönetilir
Öfke Nasıl Yönetilir
2 Mayıs 2023

Öfke, insanların hissettiği en temel duygulardan biridir. Bu duygu genellikle...

Devamı
Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri
Sınav Kaygısı ve Başa Çıkma Yöntemleri
7 Eylül 2021

  Sınav Kaygısı: Sınav öncesinde öğrenilen bilgilerin sınav sırasında...

Devamı
Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Stilinin Olduğu İlişkiler
Kaygılı ve Kaçıngan Bağlanma Stilinin Olduğu İlişkiler
28 Aralık 2024

Bağlanma teorisi, John Bowlby tarafından geliştirilmiş ve Mary Ainsworth...

Devamı
Ghosting Nedir ve Neden Yapılır
Ghosting Nedir ve Neden Yapılır
15 Haziran 2024

Ghosting, bir kişiyle olan iletişimin aniden ve açıklama yapmadan kesilmesi...

Devamı

Instagram

İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “benci İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “bencillik” olarak algılansa da, aslında hem kişinin hem de ilişkinin sağlığını koruyan bir adımdır. 

Sınır, duyguları, zamanı, enerjiyi ve değerleri koruyan görünmez bir çizgidir; sevgiyi azaltan bir duvar değil, ilişkiyi daha güvenli ve saygılı kılan bir çerçevedir. Sağlıklı sınırlar duygusal, fiziksel, dijital ya da değer temelli olabilir ve iletişime kapıyı kapatmaz; tam tersine beklentileri netleştirerek çatışmaları azaltır, iletişimi güçlendirir ve güvenli bağlanmayı destekler.

Bencillik algısının kökeninde genellikle kaygılı bağlanma örüntüleri, “fedakârlık = sevgi” gibi kültürel kalıplar ve çocuklukta “hayır” demeyle ilişkilenen suçluluk duyguları vardır. Oysa sınır koyabilen kişi, partnerine de alan tanır; bu da saygıyı ve güveni artırır. 

Gottman Çift Terapisi’nde de vurgulandığı gibi, mutlu çiftler hem “biz” olmayı hem de “ben” kalabilmeyi başarır ❤️

Kısacası, sınır koymak sevgisizliğin değil özsaygının göstergesidir; gerçek yakınlık ise sınırların yok sayılmasıyla değil, kabul edilip saygı duyulmasıyla mümkündür.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze yaşanan bir deneyim değil; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi 💔

Eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. 

Kaygılı bağlanan kişiler ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun “takip” davranışı gösterirken; kaçınan bağlanan kişiler genellikle tüm dijital izleri silmeyi tercih eder. 

Modern ilişki dinamikleri arasında yer alan “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi davranışlar ise bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

🔗 Yazının tamamını www.tugceturanlar.com’da okuyabilirsiniz 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fi Mikro aldatma, ilişkilerde sadakatin yalnızca fiziksel sınırlarla değil, duygusal ve dijital alanlarla da şekillendiğini ortaya koyan bir kavramdır. 

Sosyal medyada flörtöz etkileşimler, eski sevgiliyle gizli mesajlaşmalar ya da partnerden saklanan yakınlıklar, görünürde küçük olsa da güveni zedeleyebilir. Bu davranışların ortak özelliği gizlilik, duygusal yatırım ve ilgi odağının partnerden başkasına kaymasıdır. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerde belirsizlik ve güvensizlik duygularını tetikleyerek büyük krizlere yol açabilir❤️‍🩹

Bununla birlikte, her davranışın mikro aldatma sayılıp sayılmayacağı çiftlerin ortak sınırlarına bağlıdır. Bazı ilişkilerde eski sevgiliyle iletişim önemsiz görülebilirken, başka bir ilişkide bu durum ciddi bir güven sorununa dönüşebilir. Bu nedenle mikro aldatmayı anlamanın anahtarı, partnerlerin açık iletişim kurması, sınırlarını netleştirmesi ve birbirlerinin hassasiyetlerini gözetmesidir. Şeffaflık ve empati, mikro aldatmanın ilişkilerde yıkıcı bir tehdit olmaktan çıkıp, güveni güçlendiren bir farkındalık alanına dönüşmesini sağlayabilir 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Öne Çıkan Konular

  • Narsisizm
  • İstismar ve Manipülasyon
  • Bağlanma Stilleri
  • Psikodinamik Terapi
  • EMDR
  • Şema Terapi
  • Gottman Çift Terapisi

Son Eklenenler

  • İlişkilerde Sınır Koymak Bencillik mi?
  • Ayrılık ve Bağlanma Stilleri: Hangi Tepkiler Sizi Bekliyor?
  • Mutluluk Korkusu: Neden Bazı İnsanlar Mutluluk Hissinden Kaçar?
  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz