Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
    • Narsisizm
    • Aldatma ve Sadakatsizlik
    • İstismar ve Manipülasyon
    • İlişkiler ve Çift Dinamikleri
    • İlişkiler ve Psikoloji
    • Bağlanma Stilleri
    • Travma ve Çocukluk İzleri
    • Terapi Yaklaşımları
      • Psikodinamik Terapi
      • EMDR
      • Şema Terapi
      • Gottman Çift Terapisi
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • Kitap Önerileri
  • İletişim
featured_image

Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu

8 Eylül 2021 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler ve Psikoloji 0 Yorum

Jüpiter ve Venüs Gezegeni – Karanlık Korkusu

Merlin bugün de hava kararacağı ve odasında yalnız kalacağı için çok tedirgindi. Akşam yemeğinde neredeyse hiç konuşmadı. Okulda öğrendiklerini her zaman uzay-kukla oyunlarıyla anlatan Merlin, bugün tek kelime etmemişti. Tabağındaki yiyecekleri renklerine göre ayırmaktan başka bir şey yapmamıştı. Uykusunu iyi alamadığı için cildi oldukça solgun görünüyordu. Eleanor üç gündür devam eden bu durum karşısında kendisini çaresiz hissediyordu.

Uyku vakti gelince Merlin, anne ve babasının yatağında uyumak istiyordu. Fakat bu konuda herkes birbiriyle inatlaşıyordu. Uzlaşmaya varamadıkları için, akşamları huzursuz geçiyor ve günün sonunda Merlin yine kendi odasında kalıyordu. Bu akşam her şey farklı olmalıydı. Merlin’in anne ve babası bu konuyu sakince bir çözüme ulaştırabilmek için, Merlin’in odasına gittiler.

Üçü de yatağa yatıp isteklerini ve bunu neden istediklerini sırayla anlatmaya başladılar. Sıra Merlin’e gelince, Merlin bir an durup karanlık odanın köşesindeki gölgeyi işaret etti. Orada bir şey vardı ve sadece karanlıkta ortaya çıkıyordu. Hatta diğer odaların önünden geçerken şekil değiştirerek onu takip ediyordu. Babası Odin ışığı açıp orada ne olduğuna bakacağını söyledi.

Işığı açtığı an oradaki karartının odada bulunan ahşap bir süs eşyasına ait olduğunu fark etti. Gündüz gördüğümüz nesneler, geceleri hayal gücümüz ile yeniden şekillenebiliyordu. Bunu bir oyuna çevirerek karanlıktaki eşyaları tahmin etme oyunu oynadılar. Merlin biraz sakinleşmiş gibi görünüyordu ama bu oyun korkularını yenebilmesi için yeterli değildi. Hem zamana ihtiyacı vardı hem de daha çok ışığa.

Annesi Eleanor Merlin’in karanlıktan korktuğunu öğrendiğinde aklına kendi çocukluğu geldi. Aynı korkuları o da yaşamıştı. Geceleri tuvalete gitmek için uykusundan uyanır fakat asla karanlık odaların önünden geçemezdi. Orada ona zarar verebilecek bir şeylerin olduğunu düşünürdü. Bu konuyu eşi Odin ile konuşurken korkusunu nasıl yendiğini hatırladı.

“Venüs gezegeni!”

Merlin uzay hakkında bir şeyler öğrenmekten çok mutlu olurdu. Babası Odin vakit buldukça Merlin ile uzay belgeselleri izlerdi. Gezegenler ve onların değişik isimleri hakkında komik tahminlerde bulunurlardı.

Fırsat buldukça Akyaka Orman Kampına kamp yapmaya gider ve şehir ışıklarının parlamasını engellediği yıldızları izlerlerdi. Ormanlık alanda tüm parıltısıyla göz kamaştırırdı gökyüzü. Eleanor’un en heyecan verici bulduğu şey ise çıplak gözle görebildiğimiz bu yıldızların, daha milyonlarca yıl parlamaya devam edecek olmasıydı.

Venüs ve Jüpiter gökyüzünde görebildiğimiz en parlak gezegenlerdi. Parlaklıkları yüzünden herkes onları yıldızlarla karıştırırdı. Merlin için gökyüzünün parıltısı Jüpiter, annesi için ise Venüs’tü. Eleanor’un Merlin’e anlattığı bir hikâyeye göre bu iki gezegen peri tozlarıyla kaplandığı için ışıkla beraber mutluluk saçıyordu ve tüm korkular uzaklaşıyordu.

Ertesi gün Odin eve geceleri parlayan bir sürü fosforlu yıldız ve aydan oluşan bir set ve yıldızların hikayelerini anlatan bir kitapla geldi. Merlin ile Merlin’in odasının duvarlarından başlayan ve tuvalet kapısına kadar uzanan bir yıldız yolu yaptılar. Koridor boyunca yıldızlarla donatılmış duvarların ortasında iki gezegen vardı. Jüpiter ve Venüs. Karanlıkta hem yol gösteriyorlardı hem de korkuları uzak tutuyorlardı. Akşamları uyku vakti gelince evdeki tüm ışıkları kapatıp yıldız parıltıları içerisinde birbirlerine hikayeler anlatmaya başladılar. Zamanla karanlık korkusunun yerini mutlu anılar, uzay maceraları ve gelişmiş bir özgüven aldı.

Gelişim dönem basamaklarında bebekliğimizden itibaren çeşitli korkular yaşarız. Bu bizim genetik mirasımızdır. Önemli olan bu süreçleri sağlıklı bir şekilde aşabilmektir. Çocuklar bir dönem karanlıktan korkarken başka bir dönem görünüşünden dolayı kötü olduğunu düşündükleri bir insandan korkabilirler. Korkuları, onların zengin hayal gücü ile harmanlandığı için neyin tetiklediğini bulmak zor olabilir. Bu süreçte çocuklara anlayış dolu bir yaklaşımla güven vermek, korkularını yenebilmeleri açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bazen ihtiyaçları olan tek şey onlara inanmamız ve onların gözünden dünyayı görebilmemizdir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

 

Çocuk Ebeveyn Hikaye
Önceki
Sonraki

İlgili Makaleler

ADHD – Yetişkin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
ADHD – Yetişkin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu
18 Ağustos 2023

Yetişkin Bireylerde ADHD Türkçe karşılığı, “DEHB, Dikkat eksikliği hiperaktivite...

Devamı
Serbest Çağrışım Nedir? Freud’un Tekniği Nasıl Uygulanır?
Serbest Çağrışım Nedir? Freud’un Tekniği Nasıl Uygulanır?
27 Mart 2024

Serbest çağrışım, psikanalizin en temel ve en çok bilinen tekniklerinden biridir....

Devamı
Dopamin Nedir
Dopamin Nedir
18 Haziran 2024

Dopamin, beynimizdeki sinir hücreleri arasında sinyaller taşıyan önemli...

Devamı
Metamfetamin ve Beyin Üzerindeki Etkileri
Metamfetamin ve Beyin Üzerindeki Etkileri
7 Eylül 2021

Metamfetamin Metamfetamin, santral sistemde sinir uçlarında dopamin,...

Devamı

Instagram

🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendim 🩵 Günlük hayatın içinde çoğu zaman kendimizi duymadan, duygularımızı fark etmeden ilerleriz. Oysa küçük bir mola verip içimize döndüğümüzde değişimin ilk adımını atmış oluruz. Kendine Dönüş Rehberi, bu yolculukta sana eşlik etmesi için hazırlandı.

🦋 Yedi gün boyunca kısa okumalar, egzersizler ve sorularla kendine daha yakından bakmayı, duygularını tanımayı ve içindeki farklı sesleri keşfetmeyi deneyimleyeceksin. Bazen güçlü yanlarını hatırlayacak, bazen sınır koymayı çalışacak, bazen de içindeki küçük çocukla buluşacaksın. Her gün 10–15 dakikanı ayırman, kendinle kurduğun bağı güçlendirmek için yeterli.

✨Bu rehber terapi yerine geçmez. Ama farkındalığını artırmana, kendine daha şefkatli yaklaşmana ve geleceğe dair yeni niyetler koymana destek olabilir. 

🦋✨ Yolculuğun sonunda kendi notlarınla şekillenen kişisel bir defterin olacak: sana ait, sana yol gösteren bir pusula.

7 Gün 7 Adım: Kendine Dönüş Rehberi
	1.	Kendine Bakışın
	2.	Duyguların Haritası
	3.	İç Sesini Resmet
	4.	Güçlü Yanlarının Kolajı
	5.	“Hayır” Günlüğü
	6.	Küçük Çocuğa Mektup
	7.	Gelecek Benliğe Niyet

🔗 Kendine Dönüş Rehberi’ni profilimdeki linkten veya www.tugceturanlar.com’dan ücretsiz indirebilirsin.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocu Travmatik ya da yıkıcı aile ortamlarında çocuk, dış koşulları değiştiremeyeceği için hayatta kalma stratejisi olarak çoğu zaman suçu kendine yükler. Bu durum, “kontrol yanılsaması” yaratarak çaresizlik duygusunu hafifletir. Ancak çocuklukta geliştirilen bu mekanizma, yetişkinlikte de ilişkilerde kendini gösterir: partneri yüceltmek, sürekli özür dilemek ya da terk edilme korkusu yaşamak gibi örüntüler bu geçmiş stratejinin izleridir.

Bu durum özellikle kaygılı bağlanma eğiliminde ve narsisistik ilişkilerde çok görülür ❤️‍🩹

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “benci İlişkilerde sınır koymak çoğu zaman “bencillik” olarak algılansa da, aslında hem kişinin hem de ilişkinin sağlığını koruyan bir adımdır. 

Sınır, duyguları, zamanı, enerjiyi ve değerleri koruyan görünmez bir çizgidir; sevgiyi azaltan bir duvar değil, ilişkiyi daha güvenli ve saygılı kılan bir çerçevedir. Sağlıklı sınırlar duygusal, fiziksel, dijital ya da değer temelli olabilir ve iletişime kapıyı kapatmaz; tam tersine beklentileri netleştirerek çatışmaları azaltır, iletişimi güçlendirir ve güvenli bağlanmayı destekler.

Bencillik algısının kökeninde genellikle kaygılı bağlanma örüntüleri, “fedakârlık = sevgi” gibi kültürel kalıplar ve çocuklukta “hayır” demeyle ilişkilenen suçluluk duyguları vardır. Oysa sınır koyabilen kişi, partnerine de alan tanır; bu da saygıyı ve güveni artırır. 

Gottman Çift Terapisi’nde de vurgulandığı gibi, mutlu çiftler hem “biz” olmayı hem de “ben” kalabilmeyi başarır ❤️

Kısacası, sınır koymak sevgisizliğin değil özsaygının göstergesidir; gerçek yakınlık ise sınırların yok sayılmasıyla değil, kabul edilip saygı duyulmasıyla mümkündür.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze Günümüzde ayrılıklar artık sadece yüz yüze yaşanan bir deneyim değil; sosyal medya da bu sürecin önemli bir parçası haline geldi 💔

Eski partnerin paylaşımlarını görmek, hikâyelerini takip etmek ya da ortak fotoğraflarla karşılaşmak, duygusal toparlanmayı zorlaştırabilir. 

Kaygılı bağlanan kişiler ayrılık sonrası sosyal medyada daha yoğun “takip” davranışı gösterirken; kaçınan bağlanan kişiler genellikle tüm dijital izleri silmeyi tercih eder. 

Modern ilişki dinamikleri arasında yer alan “ghosting” (aniden ortadan kaybolma) ve “breadcrumbing” (ufak mesajlarla umut verip ilişkiyi sürüncemede bırakma) gibi davranışlar ise bu süreci daha da karmaşık hale getirebilir.

🔗 Yazının tamamını www.tugceturanlar.com’da okuyabilirsiniz 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Görmezden Gelen Ebeveynin Çocuğu Olmak ❤️‍🩹Çocuklukta ebeveyn tarafından duygusal olarak görülmemek, yani duygusal ihmal, bireyin benlik algısı, duygularını düzenleme becerisi ve ilişkilerinde derin izler bırakır.

* Çocuklukta: Temel ihtiyaçlar karşılanır ama duygusal sıcaklık, aynalanma ve düzenleyici ilişki deneyimi eksik kalır. Çocuk, sessizlikle kabul edilmeyi öğrenir. Bu da içe kapanma, yalnızlık ve yetersizlik duygularına yol açar.

* Yetişkinlikte: Duygularını ifade etmekte zorlanma, ya bastırma ya da yoğun ve kontrolsüz dışavurum şeklinde görülür. İlişkilerde aşırı uyum sağlama veya duygusal mesafe koyma eğilimleri gelişebilir. Karar vermede güçlük, onay arayışı, kaygı ve depresyon gibi sorunlar sık görülür.

* Onay ihtiyacı: Görülmeyen çocuk, yetişkin olduğunda değeri onay üzerinden tanımlar. Bu ya pasif bir uyum (sessizlik, memnun etme) ya da aktif bir onay arayışı (mükemmeliyetçilik, sürekli doğru olma çabası) olarak ortaya çıkar.

* İyileşme: Duyguların fark edilmesi, adlandırılması, öz-şefkat, sınır koyma ve kendini ifade etme becerilerinin güçlendirilmesiyle mümkündür. Güvenli ve düzenleyici ilişkiler, özsaygıyı ve duygu düzenleme kapasitesini destekler.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biç Bağlanma stilleri, ayrılıkla başa çıkma biçimimizi önemli ölçüde şekillendirir. Bu farkındalık, yaşanan tepkilerin kişisel bir yetersizlik değil, geçmişten gelen bağlanma dinamiklerinin doğal bir yansıması olduğunu hatırlatır. Kendi bağlanma stilimizi tanımak, hem ayrılık sürecinde duygularımızı anlamlandırmamıza hem de gelecekte daha sağlıklı ilişkiler kurmamıza katkı sağlar.

Güvenli Bağlanma

* Yakınlıktan korkmaz, duygularını ifade eder.
* Ayrılıkta üzüntüyü kabul eder, sosyal destekle iyileşmeye yönelir.
* Daha hızlı toparlanır ve sağlıklı ilişkiler kurma olasılığı yüksektir.

Kaygılı Bağlanma
* Reddedilme korkusu taşır, partneri kaybetmemek için yoğun çaba gösterir.
* Ayrılık sonrası yoğun acı, çaresizlik ve takıntılı düşünceler yaşar.
* Eski partnerle teması sürdürme girişimleri sık görülür.

Kaçıngan Bağlanma
* Yakınlıktan rahatsız olur, duygusal bağı sınırlı tutar.
* Ayrılık sonrası soğukkanlı görünür, acıyı bastırmaya çalışır.
* Bastırılan duygular uzun vadede yalnızlık ya da öfke olarak geri döner.

Korkulu-Kaçıngan Bağlanma
* Hem yakınlık ister hem de reddedilmekten korkar.
* Ayrılıkta duyguları dalgalanır; özlem ve öfke arasında gidip gelir.
* Bu çelişkiler iyileşmeyi ve yeni ilişkileri zorlaştırır.

Ortak Noktalar 🌹
* Ayrılık bir kayıp deneyimidir ve yas süreciyle benzerlik gösterir.
* Benlik algısı sarsılabilir, kişi değerini sorgulayabilir.
* Zamanla çoğu birey ayrılığı kabullenir ve yeni başlangıçlar yapar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Instagram'da takip et

Öne Çıkan Konular

  • Narsisizm
  • İstismar ve Manipülasyon
  • Bağlanma Stilleri
  • Psikodinamik Terapi
  • EMDR
  • Şema Terapi
  • Gottman Çift Terapisi

Son Eklenenler

  • Bağlanma Stilleri: Neden Zıt Kişiliklere Çekiliriz?
  • Maladaptive Daydreaming – Aşırı Hayal Kurmak Bir Hastalık mı?
  • Bipolar Bozukluk Nedir? Belirtileri, Türleri ve Tedavi Yöntemleri
  • Kişilik Bozukluklarında EMDR Terapisi
  • Travmatik Anılar ve EMDR Terapisi: TSSB Belirtilerinde İyileşme
  • İlişkilerde Değişim ve Güçlü Bağların Sırları

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz