Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Mikro Aldatma ve İlişkiler

19 Ağustos 2025 Yazar: Tuğçe Turanlar İlişkiler 0 Yorum

Romantik ilişkiler, sevgi, bağlılık ve güven üzerine inşa edilen en önemli sosyal bağlardan biridir. Ancak bu bağlar, farklı bireysel ve çevresel etkenler nedeniyle zaman zaman zedelenebilir. İlişkilerde en çok tartışılan sorunlardan biri ise aldatmadır. Aldatma, yalnızca fiziksel ya da cinsel bir ihanet anlamına gelmez; duygusal veya sanal boyutlarda da ortaya çıkabilir. Üstelik günümüzde dijitalleşmenin hız kazanması, sosyal medyanın yaygınlaşması ve iletişim kanallarının çeşitlenmesi, aldatmanın kapsamını daha karmaşık hale getirmiştir.

Bu çerçevede son yıllarda gündeme gelen “mikro aldatma” kavramı, ilişkilerdeki küçük ama görünmez sadakat ihlallerini tanımlamak için kullanılmaktadır. Mikro aldatma, her zaman tam bir ihanet olarak görülmese de güven zedelenmesine yol açabilecek ve uzun vadede ilişkiye zarar verebilecek davranışları kapsar.


Aldatma Kavramı: Güven İhlalinin Temel Boyutu

Aldatma, en genel tanımıyla bir partnerin güvenini istismar ederek başka bir kişiyle duygusal ve/veya cinsel bağ kurmasıdır. Bu tanım kültürden kültüre farklılık gösterebilir; kimi toplumlarda daha katı, kimilerinde daha esnek algılanabilir. Ancak ortak nokta, aldatmanın güven ihlali içermesi ve ilişkideki sadakati zedelemesidir.

Araştırmalar, aldatmanın niyet boyutuna dikkat çeker. Bazen tesadüfi olarak gelişen, zarar verme amacı taşımayan aldatmalar olabilir; bazen de kasıtlı olarak partneri incitmeyi hedefleyen ihanetler söz konusu olur. Örneğin sosyal ortamda flörtöz bir sohbet, kasıtlı olmayabilir; fakat gizli yürütülen uzun süreli ilişkiler bilinçli bir aldatmadır.

Aldatmanın bir diğer boyutu ise algıdır. Bazı bireyler için sosyal medyada başkalarına ilgi göstermek aldatma olarak değerlendirilirken, bazıları için bu yalnızca sosyal bir etkileşimdir. Bu nedenle aldatmanın sınırlarını, çiftlerin karşılıklı beklentileri belirler.


Neden Aldatırız?

Aldatma nedenleri çeşitlidir ve bireysel özelliklerden ilişki dinamiklerine kadar uzanır. Literatürde öne çıkan başlıca nedenler şunlardır:

İlişki memnuniyetsizliği: Partnerlerin duygusal veya cinsel tatmin yaşamaması, ilgisizlik ya da sıkıcılık ilişkide boşluklar yaratır. Bu boşluklar, dışarıya yönelmeye zemin hazırlayabilir.

Bağlanma sorunları: Kaygılı bağlanma stiline sahip bireyler daha fazla kıskançlık ve şüphe yaşarken, kaçınmacı bağlananlar yakınlıktan uzak durarak sadakatsizliğe eğilim gösterebilir.

Duygusal ve cinsel tatminsizlik: Partnerinden ilgi, takdir veya arzu göremeyen birey, bu ihtiyacını başkasında arayabilir.

Bireysel faktörler: Düşük empati, risk alma eğilimi, sorumluluk duygusunun zayıflığı gibi kişilik özellikleri aldatmayı kolaylaştırabilir.

Sosyal ve kültürel faktörler: Toplumsal cinsiyet rolleri, arkadaş çevresi, iş ortamı ya da medya, sadakatsizliğe dair tutumları etkileyebilir.

Esther Perel gibi bazı terapistler, aldatmayı yalnızca “eksiklik” modeliyle açıklamanın yanlış olduğunu savunur. Perel’e göre aldatma, sadece ilişkideki sorunlardan değil, aynı zamanda kişinin kendini canlı hissetme ve farklı bir kimlik deneyimleme arzusundan da doğabilir.


Aldatma Türleri

Aldatma farklı biçimlerde sınıflandırılabilir:

Fiziksel/Cinsel Aldatma: Partner dışındaki biriyle cinsel temas kurmak.

Duygusal Aldatma: Partnerden gizli olarak başkasıyla duygusal bağ geliştirmek.

Sanal Aldatma: İnternet ve sosyal medya üzerinden yürütülen flörtöz veya cinsel içerikli etkileşimler.

Karma Aldatma: Hem duygusal hem cinsel unsurları barındıran sadakatsizlik biçimleri.

Bu kategorilerin ötesinde kalan ve daha küçük ölçekli ihlaller için ise mikro aldatma kavramı devreye girer.


Mikro Aldatma: Modern İlişkilerin Gri Alanı

Mikro aldatma, psikolog Melanie Schilling tarafından gündeme getirilmiş bir kavramdır. Küçük, görünürde zararsız ama potansiyel olarak güveni zedeleyen davranışları ifade eder. Örneğin:

Eski sevgiliyle gizlice iletişim kurmak,

Sosyal medyada başkalarıyla flörtöz etkileşimlerde bulunmak,

Partnerden gizlenen sohbetler yürütmek,

Hoşlanılan kişiye özel isimler takmak.

Bu davranışlar, çoğu zaman “tam bir aldatma” olarak görülmez. Ancak ilişkide şüphe, kıskançlık ve güvensizlik duygularını tetikleyebilir. Örneğin partnerin telefonunda eski sevgilinin sahte bir isimle kayıtlı olması, mikro aldatmaya tipik bir örnektir.

Mikro aldatmanın en önemli özelliği, fiziksel bir cinsel ilişkinin olmamasıdır. Ancak duygusal yatırım, gizlilik ve ilgi odağının değişmesi, ilişkiye zarar verebilir. Bu nedenle mikro aldatma, ilişkilerin hassas sınırlarını zorlayan bir olgu olarak öne çıkar.


Mikro Aldatmanın Belirtileri

Uzmanlara göre mikro aldatmayı anlamak için şu işaretlere dikkat edilebilir:

  • Partnerin sosyal medya davranışlarında gizlilik eğilimi,

  • Sürekli “eski sevgili” veya belirli bir kişiyle iletişim halinde olmak,

  • İlişkide duygusal uzaklaşma,

  • Partnerin sizden bahsetmemesi veya ilişkiyi gizli tutması,

  • Bu tür konular gündeme geldiğinde küçümseyici veya savunmacı tepkiler vermesi.

Glass (2003), bir davranışın mikro aldatma olup olmadığını anlamak için üç kritik soru önerir: “Davranış gizlilik içeriyor mu? Duygusal yakınlık var mı? Cinsel çekim söz konusu mu?” Eğer bu sorulardan en az biri “evet” ise mikro aldatma ihtimali vardır.


Fiziksel ve Sanal Mikro Aldatma

Mikro aldatma iki biçimde gerçekleşebilir:

Fiziksel Mikro Aldatma: Günlük yaşamda, internet bağlantısı olmadan gerçekleşir. Örneğin iş yerinde hoşlanılan biriyle sürekli yakın temas kurmak ya da yüz yüze flörtöz sohbetler yürütmek.

Sanal Mikro Aldatma: İnternet ve sosyal medya aracılığıyla gerçekleşir. Instagram beğenileri, anonim hesaplarla yürütülen mesajlaşmalar veya çevrim içi flört uygulamaları buna örnektir.

Sanal mikro aldatmanın cazibesi, sunduğu anonimlik ve gizliliktir. Bu durum, fiziksel mikro aldatmaya göre daha kolay erişilebilir ve daha gizli hale gelmesini sağlar.


Eleştiriler

Mikro aldatma kavramı, bazı araştırmacılar tarafından eleştirilmiştir. Örneğin Del Russo (2018), bir paylaşımı beğenmek veya eski sevgilinin sosyal medya hesabına bakmanın mutlaka aldatma sayılmayacağını, bu davranışların fazla abartıldığını savunur. Stubbs ise tüm küçük davranışların mikro aldatma etiketiyle damgalanmasının, ilişkide baskıcı bir kontrol mekanizmasına dönüşebileceğini ve bireysel özgürlükleri tehdit edebileceğini ileri sürmüştür.

Bu nedenle mikro aldatma konusunu değerlendirirken, bireysel algılar ve çiftlerin karşılıklı anlaşmaları önemlidir. Bir çift için önemsiz olan bir davranış, başka bir çift için güven krizine yol açabilir.


İlişkiler Üzerindeki Etkileri

Mikro aldatma, çoğu zaman küçük görünsede ilişkide büyük kırılmalara yol açabilir:

  • Güven kaybı: İlişkilerin temel taşı olan güven sarsılır.

  • Kıskançlık ve çatışma: Şüphe duygusu, tartışmaları tetikleyebilir.

  • Duygusal uzaklaşma: Partnerlerden biri duygusal enerjisini başkasına yönelttiğinde, ilişki bağları zayıflar.

  • Ayrılık riski: Mikro aldatma, bazı ilişkilerde zincirleme olarak büyük ihanetlere dönüşebilir ve ilişkiyi bitirebilir.

Buna karşılık, çiftler bu tür durumları açık iletişimle ele alabilirse, mikro aldatma farkındalık yaratıcı bir deneyime de dönüşebilir.


Sonuç

Mikro aldatma, modern ilişkilerde sadakat anlayışının ne kadar hassas ve tartışmalı bir konu haline geldiğini göstermektedir. Klasik aldatma türlerinden farklı olarak, mikro aldatma küçük ölçekli eylemlerden oluşur; ancak bu eylemler, ilişkinin güven temelini sarsabilir.

Sonuç olarak, mikro aldatmayı anlamanın anahtarı çiftlerin kendi sınırlarını netleştirmeleridir. İlişkinin başında hangi davranışların kabul edilebilir, hangilerinin kabul edilemez olduğunu konuşmak, belirsizlikleri azaltır. Gizlilik yerine şeffaflık, suçlama yerine empati ve açık iletişim tercih edildiğinde, ilişkiler mikro aldatmanın gölgesinde yıpranmak yerine güçlenebilir.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynak

Rokach, A. (2023). Love and Infidelity: Causes and Consequences. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(5), 3904.

Karpuz, A., & Çelik Özkan, G. (2024). Görünmez sınırlar: Mikro aldatma ve romantik ilişkilerdeki ince çizgiler. Turkish Academic Research Review, 9(2), 188–204. https://doi.org/10.30622/tarr.1415530

Çift Terapisi Gottman Çift Terapisi İlişkiler
Önceki

İlgili Makaleler

Uzun Süreli Yalnızlık: Beyin Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Yolları
Uzun Süreli Yalnızlık: Beyin Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Yolları
24 Ocak 2025

Modern yaşam tarzının yaygınlaşmasıyla birlikte, yalnızlık her yaştan insanın...

Devamı
Mikro Aldatma ve İlişkiler
Mikro Aldatma ve İlişkiler
19 Ağustos 2025

Romantik ilişkiler, sevgi, bağlılık ve güven üzerine inşa edilen en önemli sosyal...

Devamı
İnsanlar Değişir mi? Romantik İlişkilerde Değişimin Rolü
İnsanlar Değişir mi? Romantik İlişkilerde Değişimin Rolü
11 Şubat 2025

İnsanların gerçekten değişip değişemeyeceği, psikoloji alanında uzun süredir...

Devamı
Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?
22 Ocak 2025

Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim? Depresyon, kişinin ruh...

Devamı

Instagram

🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi? Aşa 🥀 Erkek Narsisizm mi, Dişi Narsisizm mi?

Aşağıdaki cümlelerden hangileri size daha tanıdık geliyor?

1. Başkalarının hayranlığına ihtiyaç duyarım ve bu benim değerimi kanıtlar.
2. Çoğu zaman empati kurmakta zorlanırım ve mesafeli dururum.
3. İlişkilerde kontrolün bende olmasını isterim.
4. Kendimi çoğu zaman kurban gibi hissederim.
5. Kabul görmek için uyum sağlarım, bazen de kendimden vazgeçerim.
6. Partnerimin başarılarını ve güçlü yanlarını kendi kimliğime katmaya çalışırım.

👉 Eğer daha çok 1-2-3 size uyuyorsa, erkek narsisizmine özgü yönler sizde daha baskın olabilir.

👉 Eğer daha çok 4-5-6 size uyuyorsa, dişi narsisizme özgü yönler sizde daha fazla olabilir.

(Bu test bir tanı aracı değildir; sadece farkındalık yaratmayı amaçlar.)

Barbel Wardetzki, Almanya’da narsisizm üzerine çalışan terapist ve yazar. Onun “Dişi ve Erkek Narsisizm” diye yaptığı ayrım, biyolojik cinsiyetten çok narsisizmin iki farklı dışavurum biçimini anlatıyor:

1. “Erkek narsisizm” (männlicher Narzissmus)

* Daha çok gösterişli, dışa dönük, üstünlük vurgulu bir tarzı ifade eder.
* Tipik özellikler: kibir, grandiyözlük, başarıya ve güce odaklanma, sürekli takdir arama.
* Dışarıdan güçlü, etkileyici, hatta “dokunulmaz” görünür.
* Yani bu daha çok toplumun “maskülen güç” imgeleriyle örtüşüyor.

2. “Dişi narsisizm” (weiblicher Narzissmus)

* Daha çok ilişki odaklı, bağımlı, onay arayışlı bir narsisizm biçimi.
* Tipik özellikler: sürekli sevilme, kabul görme, vazgeçilmez olma ihtiyacı; fedakârlık yaparak değer kazanma çabası.
* Dışarıdan uyumlu, alçakgönüllü biri gibi görünebilir ama altında derin bir değersizlik ve onaylanma açlığı vardır.
* Bu da toplumun “feminen uyum” beklentileriyle bağlantılıdır.

👉 Wardetzki’nin asıl vurgusu şu: Her iki biçim de özde aynı narsisistik yarayı (değersizlik ve reddedilme korkusu) saklar, sadece toplumda öğrenilen rollere göre farklı maskelerle dışa vurulur.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
❤️‍🩹 Duygu köprüsü, geçmişte yaşadığımız yoğun bir duygunun, bugün benzer bir durumla karşılaştığımızda yeniden tetiklenmesidir. 

İlişkinizdeki Duygu Köprüsünü Keşfetmek İçin Kendinize Aşağıdaki Soruları Sorabilirsiniz

Partnerimin bu davranışı bende hangi duyguyu tetikledi?

Bu duyguyu ilk kez hayatımda ne zaman hissetmiştim?

Geçmişte bu duyguyu hissettiğim olay kiminle yaşanmıştı?

Şu anki tepkim gerçekten bugünkü duruma mı ait?

Bu farkındalık, ilişkide nasıl daha sağlıklı bir tepki vermeme yardımcı olabilir?

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

#psikoloji
🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık 🍃 Travmatik bağlanmayı kişisel farkındalık açısından anlamak için üç parçaya ayıralım:

1. Döngüyü tanımak

Travmatik bağlanmada ilişkiler genelde şu döngüyü izler:
1. Yakınlık / balayı dönemi → Partner çok sevgi dolu, özel hissettiriyor.
2. Gerginlik → Eleştiri, uzaklaşma, küçümseme başlıyor.
3. İncitme → Kötü davranış, ihanet, şiddet, duygusal manipülasyon.
4. Telafi → Özür, sevgi gösterileri, “bir daha olmayacak” sözleri.
5. Döngü tekrar başlar.

Soru: Sizin deneyiminizde bu tür iniş-çıkışlar olmuş muydu? Varsa, genelde hangi aşamada ilişkiye daha çok tutunma hissi geliyordu?

2. Bağlılığı güçlendiren psikolojik mekanizmalar

* Dopamin ve adrenalin dalgalanmaları: Yoğun kötü-iyi geçişleri beynin ödül sistemini etkiler.
* Umut bağı: “Bir gün hep iyi olacak” beklentisi.
* Kendi değer algısının bağa bağlanması: “O beni severse değerliyim” inancı.
* Yalnızlık ve korku: İlişkinin bitmesinin yarattığı boşluk korkusu.

Mini farkındalık çalışması: 1 dakika boyunca gözlerinizi kapatıp şunu fark edin: “Onu düşününce midemde/kalbimde/hissiyatımda nasıl bir duygu ya da gerginlik oluyor?”

3. Döngüyü kırmaya yönelik ilk farkındalık adımları

* Gerçeklik listesi tut: Onun hem iyi hem kötü anlarını tarafsızca yazmak, zihnin sadece “iyi” anlara tutunmasını dengeler.
* İçsel ihtiyaçları keşfet: Bu bağ, hangi çocukluk ihtiyacını (güven, onay, sevgi) tetikliyor?
* Destek ağı: Güvendiğin kişilerle yaşadığın döngüyü konuşmak, yalnızlık hissini azaltır.
* Küçük kopuş pratikleri: Tamamen kopmak zor geliyorsa, önce mesajlaşma süresini, görüşme sıklığını kademeli azaltmak.

Umarım bu bilgiler yolunuzu aydınlatmaya yardımcı olur 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji
Hayatımız boyunca sıklıkla kendimize ya da başkalarına “Bu normal mi?” diye sorarız. Peki, aslında “normal” nedir? Kim belirler, neye göre değişir? “Normal”, çoğu zaman toplumun ortalama kabul ettiği davranış, düşünce ve duyguları ifade eden bir kavram olarak kullanılır. Ancak bu sınırların kesin ve değişmez olduğunu söylemek mümkün değildir.

Çünkü “normal”, kültüre, zamana, yaşanılan çevreye ve hatta kişinin yaşam dönemine göre farklılık gösterir. Bir toplumda kabul gören bir davranış, başka bir toplumda yadırganabilir. Hatta aynı toplumda bile yıllar geçtikçe normal kabul edilen şeyler değişebilir. Bir dönem tabu olarak görülen konular, bugün gündelik sohbetlerin parçası haline gelebilir.

Psikolojide ise “normal” ve “anormal” ayrımı, çoğu zaman işlevsellik üzerinden yapılır. Bir davranış ya da duygu, kişinin günlük yaşamını ve ilişkilerini olumsuz etkilemeye başladığında, bu durumun üzerinde durmak gerekebilir. Fakat burada da kesin bir çizgi çizmek zordur; çünkü her insanın başa çıkma yolları, duygu yoğunluğu ve yaşam deneyimleri birbirinden farklıdır.

✨✨✨✨

“Tut ki şu anda gece yarısı aniden güneş doğuveriyor. Gece yarısında! Zerre kadar şaşırtmaz mı bu seni?’
‘Hayır’ diye yanıtlıyorum, ‘bu, zerre kadar şaşırtmaz beni.’
Barcelonalı saatçi yüksek sesle: ‘Ben şaşırırdım yahu! Hatta o kadar ki, herhalde kafayı oynatırdım’ dedi.
İşte tam burada Salvador Dali sadece kendine özgü o görkemli hazır yanıtlarından birini yumurtluyor:
‘Bende ise tam tersi! Kafayı oynatanın güneş olduğunu düşünürdüm.’

Bir Dahinin Güncesi
Salvador Dalí
❤️‍🩹 İlişkide yalnızlık, partnerinizl ❤️‍🩹 İlişkide yalnızlık, partnerinizle fiziksel olarak yakın olsanız bile duygusal olarak kopuk hissetmekten kaynaklanır. Duygusal yakınlık ve günlük paylaşımlar azaldıkça çiftler zamanla birbirinden uzaklaşır ve bu genellikle fark edilmeden gelişen bir süreçtir.

❤️‍🩹 İlişkide yalnızlığın belirtileri arasında; partnerle sadece ev arkadaşı gibi hissetmek, duygusal yakınlaşma çabalarının karşılık bulmaması, iletişimin yüzeysel olması ve hislerin paylaşılamaması bulunur. 

Bu durum zamanla bir döngüye dönüşerek yalnızlık hissini artırabilir.

❤️‍🩹 Yalnızlık, çoğunlukla karşılanmayan duygusal ihtiyaçlar ve zayıflayan iletişimden kaynaklanır. 

Farklı sevgi dilleri, stres ve önceki olumsuz deneyimler de duygusal mesafeyi artırabilir. 

Bilimsel araştırmalar, ilişkide hissedilen yalnızlığın beynin fiziksel acı bölgelerini aktive ettiğini, yani duygusal yalnızlığın fizyolojik olarak da etkileyici olabileceğini göstermektedir.

Bu hissi aşmak için, kişinin kendi duygusal ihtiyaçlarını belirlemesi, iletişim becerilerini geliştirmesi ve partnerle kaliteli zaman geçirmeye özen göstermesi önerilir. 

Yalnızlık hissi açık ve suçlayıcı olmayan bir dille partnerle paylaşılabilir; böylece karşılıklı anlayış ve destek sağlanabilir 🩵

Son olarak, ilişkideki yalnızlık düzeyinizi değerlendirmek için; duygularınızı partnerinizle paylaşabiliyor musunuz, duygusal yakınlık çabalarınız karşılık buluyor mu ve samimi, derin sohbetler yapabiliyor musunuz gibi soruları kendinize sorabilirsiniz.

#psikoloji
🌷 Bağlanma stillerimiz, çocuklukta edindiğim 🌷 Bağlanma stillerimiz, çocuklukta edindiğimiz deneyimlerin yetişkinlikteki ilişkilerimize nasıl yansıdığını gösterir. 

Herkesin yakınlığa, güvene ve bağlılığa yaklaşımı farklıdır; kimimiz ilişkilerde kendimizi güvende hissederken, kimimiz mesafeye ya da onay arayışına ihtiyaç duyabiliriz. 

Bağlanma stilimizi anlamak, hem kendimizi hem de ilişkilerimizi daha sağlıklı bir gözle değerlendirmemizi sağlar ❤️

Postun sonunda yer alan mini test ise, bağlanma stiliniz hakkında farkındalık kazanmanız için hazırlandı 🩵

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar
Instagram'da takip et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Ebeveyn EMDR EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi Jung Kişilik Bozuklukları narsist Online EMDR Online psikolog Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Stres Bozukluğu Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi Çocukluk Travmaları çocukluk çağı travmaları İlişkiler

Son Eklenenler

  • Mikro Aldatma ve İlişkiler
  • Dişi ve Erkek Narsisizm: İlişkilerde İki Farklı Yüz
  • İlişkilerde Pygmalion Etkisi: Beklentilerimiz Bizi Nasıl Şekillendirir?
  • Kuşaklararası Travma Aktarımı
  • Toksik İlişkilerde Sınır Koymak Neden Zordur
  • İnsanlar Değişir mi? Romantik İlişkilerde Değişimin Rolü

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz