Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim

Tuğçe Turanlar

  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Makaleler
  • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim
featured_image

Psikanalitik Psikoterapi

Yazar: Tuğçe Turanlar27 Mart 2024 Psikoterapiler, Rüya0 Yorum

Psikanalitik psikoterapi, Sigmund Freud’un çalışmalarına dayanan ve bireyin bilinçaltı düşünce, duygusal tepkiler ve davranışları üzerine odaklanan bir terapi türüdür. Bu yaklaşım, bireyin bilinçaltındaki çatışmaları, bastırılmış duyguları ve anıları keşfetmeye ve işlemeye yöneliktir. Bu süreçte, bireyin geçmiş deneyimlerinin ve çocukluk çağındaki ilişkilerin şimdiki duygu durumu, davranışları ve ilişkiler üzerinde nasıl etkili olduğunu anlaması hedeflenir.

Psikanalitik terapinin temel öğeleri arasında serbest çağrışım, rüya analizi ve transferans gibi kavramlar bulunur. Serbest çağrışım, danışanın aklına gelen her şeyi düzenlemeden ve sansürlemeden ifade etmesini içerir. Rüya analizi, rüyaların, bastırılmış düşünce ve arzuların simgesel ifadeleri olarak değerlendirilmesi sürecidir. Transferans, danışanın terapiste karşı geçmişteki önemli kişilere yönelik duygularını aktarması fenomenidir. Terapist ayrıca karşı-transferansı da göz önünde bulundurur. Yani terapist kendi duygularını ve danışana olan tepkilerini analiz eder.

Psikanalitik psikoterapi genellikle uzun süreli bir süreçtir ve haftada birkaç kez terapi seansı gerektirebilir. Bu terapi türü, bireyin kendi iç dünyasına derinlemesine bir bakış atmasını ve içsel çatışmaları çözme konusunda içgörü kazanmasını sağlamayı amaçlar. Böylece, bireyin daha sağlıklı psikolojik mekanizmalar geliştirmesi ve yaşam kalitesini iyileştirmesi hedeflenir.

Psikanalitik Psikoterapinin Öncüleri

Bu disiplinin temellerini atan ve teorileriyle psikanalizi şekillendiren kişilerdir. Bu öncülerin çalışmaları, psikanalitik düşüncenin gelişiminde kritik rol oynamıştır. İşte en önemli bazı öncüler ve katkıları:

Sigmund Freud (1856-1939)

Psikanalizin kurucusu olarak kabul edilen Freud, insan psikolojisinin anlaşılmasında devrim yaratan teoriler geliştirdi. Bilinçaltı, bastırma, ödipus kompleksi ve rüya analizi gibi kavramlarla insan davranışlarının ve düşüncelerinin altında yatan nedenleri açıklamaya çalıştı.

Carl Gustav Jung (1875-1961)

Freud’un öğrencisi olarak başlayan ancak daha sonra kendi yolunu ayıran Jung, analitik psikolojinin kurucusudur. Jung, kolektif bilinçaltı, arketipler ve bireyselleşme süreci gibi kavramlar geliştirdi. Psikanalizi, kişisel ve kültürel bilinçaltını içerecek şekilde genişletti.

Melanie Klein (1882-1960)

Çocuk psikanalizinin öncülerinden biri olan Klein, çocukların erken yaşlardaki içsel dünyalarını ve bunun yetişkinlikteki etkilerini inceledi. Nesne ilişkileri teorisine önemli katkılarda bulunarak, bebeklerin ilk ilişkilerinin psikolojik gelişim üzerinde derin etkileri olduğunu savundu.

Anna Freud (1895-1982)

Sigmund Freud’un kızı olan Anna Freud, çocuk psikanalizine ve savunma mekanizmaları teorisine önemli katkılar yaptı. Özellikle çocukların psikolojik savunmalarını ve bu savunmaların terapi sürecinde nasıl ele alınabileceğini inceledi.

Donald Winnicott (1896-1971)

İngiliz pediatrist ve psikanalist olan Winnicott, çocuk gelişimi, annelik ve aile ilişkileri üzerine çalışmalar yaptı. “Yeterince iyi anne” kavramını tanıttı ve çocuğun gelişiminde oyunun önemini vurguladı.

Otto Kernberg (1928- )

Kernberg, kişilik bozukluklarıyla ve nesne ilişkileriyle ilgili önemli çalışmalar yaptı. Özellikle sınırda kişilik bozukluğu üzerine teoriler geliştirdi ve psikanalitik terapide bu bozuklukların tedavisine yönelik yaklaşımlar sundu.

Heinz Kohut (1913-1981)

Kendilik psikolojisinin kurucusu olarak bilinen Kohut, insanın kendilik duygusunun nasıl geliştiğini ve narsisistik kişilik bozukluklarının tedavisindeki psikanalitik yaklaşımları inceledi.

Bu öncülerin her biri, psikanalitik teori ve pratiğin farklı yönlerini geliştirmiş ve derinleştirmiştir. Çalışmaları, psikanalitik psikoterapinin temelini oluşturur ve günümüzde hala bu alandaki çalışmalara ilham vermeye devam etmektedir.

Yule Psikoloji Enstitüsü

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

yulepsikoloji@gmail.com

 

Devamı
featured_image

Uyumsuz Hayal Kurma (Maladaptive Daydreaming)

Yazar: Tuğçe Turanlar18 Ocak 2024 Kişisel Gelişim, Rüya, Travma, Uyku Bozuklukları0 Yorum

Uyumsuz hayal kurma (Maladaptive Daydreaming), kişinin günlük yaşamını olumsuz etkileyen aşırı ve kontrol edilemeyen hayal kurma durumudur. Bu durum, kişinin gerçek dünya ile bağlantısının kopmasına ve sosyal etkinlikler, iş, hobiler gibi günlük faaliyetlerde zorluklar yaşamasına neden olabilir. Maladaptive daydreaming, bireylerde genellikle utangaçlık ve suçluluk hissi gibi olumsuz duygulara yol açar. Bazı durumlarda, bu tür hayal kurmanın ihtiyaç haline gelmesi ve kişinin bunu yapamadığında rahatsızlık hissetmesi gibi bağımlılık benzeri özellikler görülebilir.

Uyumsuz hayal kurmanın kesin nedenleri henüz tam olarak anlaşılmamış olsa da, bazı uzmanlar bunun kaygı, depresyon ve diğer zihinsel sağlık koşulları gibi problemlerle başa çıkma mekanizması olarak gelişebileceğini düşünmektedir. Uyumsuz hayal kurmanın tanısı, henüz resmi olarak tanınan bir durum olmadığı için doğrudan konulamamaktadır. Ancak, bu durumu tespit etmek için kullanılan özel anketler ve tanı ölçekleri bulunmaktadır.

Uyumsuz hayal kurma, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (ADHD), anksiyete bozukluğu, majör depresif bozukluk ve obsesif-kompulsif bozukluk (OKB) gibi diğer tanınmış zihinsel bozukluklarla birlikte görülebilir. Tedavi açısından, uyumsuz hayal kurmanın resmi bir tanı veya standart bir tedavisi bulunmamaktadır.

Uyumsuz hayal kurma, kişinin hayatında ciddi aksamalara neden olur. Bu nedenle, bu durumu daha fazla ilerlemeden tedavi etmek önemlidir. Her birey farklı olduğu için, tedavi süreci de kişiye özel olarak planlanmalıdır.​

Uyumsuz hayal kurma durumunu kendi başınıza yönetmek için birkaç strateji uygulayabilirsiniz. İşte deneyebileceğiniz bazı yöntemler:

Hayallerinizi Yazın

Uyumsuz hayallerinizi detaylı bir şekilde yazmak, bu hayallere daha objektif bir bakış açısıyla yaklaşmanıza yardımcı olur. Bu süreç, hayallerin cazibesini azaltır ve sıklığını düşürür.

Farkındalık ve Kendinizi Yakalama

Uyumsuz hayal kurmaya başladığınızı fark etmek önemlidir. Eğer kendinizi hayal kurarken bulursanız, zihinsel olarak yoğunlaşmanızı gerektiren bir aktiviteye yönelin. Örneğin bir bulmaca çözmek veya bir oyun oynamak gibi. Tetikleyici olabilecek şeylerden kaçının; müzik gibi.

Hayalleri Değiştirmek

Yaratıcılığınızı kullanarak hayallerinizi daha az çekici hale getirin. Örneğin, ünlü olmak gibi hayalleriniz varsa, bu senaryoların olumsuz yönlerini hayal edin. Bu, hayalin cazibesini azaltır.

Rasyonalist Zihniyet

Uyumsuz hayal kurmaya başlamanızın nedenlerini anlamaya çalışın. Genellikle stres veya travma gibi durumlarla başa çıkma amacı taşır. Bu anlayış, temel nedenle yüzleşmenize yardımcı olur.

Mutluluk Üzerindeki Etkisini Anlamak

Hayal kurmanın geçici bir mutluluk hissi sağlayabileceğini, ancak aynı zamanda gerçek hayattan memnuniyetsizlikle sonuçlanabileceğini kabul edin. Sağlıklı hayal kurma ile uyumsuz hayal kurma arasında denge kurmak genel refahınız için önemlidir.

Tetikleyicilerinizi Bilin

Uyumsuz hayal kurmanızı tetikleyen şeyleri belirleyin. Bu durumlardan kaçınmak veya daha sağlıklı başa çıkma yolları bulmak için önlemler alın.

Yapılacaklar Listesi Kullanın

Kendinizi meşgul tutmak, hayal kurmak için ayırdığınız zamanı azaltır. Bu, gerçek hayattaki görevlere ve hedeflere odaklanmanıza yardımcı olur.

Meditasyon

Düzenli meditasyon, özellikle farkındalık meditasyonu, odaklanmanızı iyileştirir. Sizi şimdiki ana daha bağlı tutar.Böylece hayal kurmaya kayma eğiliminiz azalır.

Bu stratejiler, uyumsuz hayal kurma durumunu yönetmek için kendi kendine yardım araçlarıdır ve bir dereceye kadar etkili olur. Ancak, uyumsuz hayal kurma hayatınızı önemli ölçüde etkiliyorsa, profesyonel yardım almak tavsiye edilir. Terapistler, bu durumla daha etkili bir şekilde başa çıkmak için kişiselleştirilmiş stratejiler ve destek sağlayabilirler​​​​.

Yule Psikoloji Enstitüsü

Kaynaklar

Somer, E., Soffer-Dudek, N., & Ross, C. A. (2017). The comorbidity of daydreaming disorder (maladaptive daydreaming). The Journal of Nervous and Mental Disease, 205(7), 525-530.

Somer, E., Somer, L., & Jopp, D. S. (2016). Childhood antecedents and maintaining factors in maladaptive daydreaming. The Journal of nervous and mental disease, 204(6), 471-478.

Devamı
featured_image

Arketipler: Modern Psikolojideki Etkisi

Yazar: Tuğçe Turanlar18 Ocak 2024 Kişisel Gelişim, Psikoterapiler, Rüya0 Yorum

Arketiplerin modern psikolojideki etkisi, özellikle Carl Jung’un çalışmaları üzerinden önemli bir yer tutmaktadır. Jung, insanların kolektif bilinçdışında yer alan ortak semboller ve mitlerle nasıl etkileşime girdiğini incelemiştir. Bu kolektif bilinçdışı, kişisel bilinçdışımızdan farklı olarak, tüm insanlıkla paylaşılan ve genellikle arketipler olarak adlandırılan yapılar içerir.

Örneğin, Jung’un “gölge” arketipi, kişinin kendisinde olumsuz olarak gördüğü ve dış dünyaya göstermekten kaçındığı yönlerini temsil eder. Bu utanç veya kaygı kaynağı olabilir. Bireyin bu yönleriyle yüzleşmesi ve bunları bütünlüğe kavuşturması gerekir.

Jung, ayrıca “anima” ve “animus” arketiplerini tanımlamıştır. Erkeklerde anima, kadınlar içinse animus. Kişinin karşı cinsin idealize edilmiş temsili olarak görülür. Bu arketipler, kişinin cinsiyet kimliği oluşturulurken bastırılan kişilik yönlerini temsil eder. Kişinin hayatı boyunca bu yönlerle yeniden bağlantı kurmasına yardımcı olur​​.

Modern psikoloji, Jung’un arketipler teorisini çeşitli şekillerde uygulamaktadır. Örneğin, bireylerin idealize edilmiş bir versiyonunu sunan “persona” arketipi, kişilik testlerinin geliştirilmesine ve Jung’un tanımladığı içe dönük ve dışa dönük kişilik tiplerinin incelenmesine ilham kaynağı olmuştur​​.

Arketiplerin farkında olmak, bireylerin kendi motivasyon sistemlerinin nasıl etkinleştirildiğini anlamalarını sağlar. Örneğin, rekabetçi bir iş ortamında kişilerin arketipleri farklı şekilde aktif olabilir. Ayrıca, bir arketipin aşırı gelişimi, diğerlerinin gelişememesine neden olabilir. Bu durum, kişinin belirli hedeflere tek yönlü odaklanmasına ve bu hedeflere ulaşılamadığında derin bir hayal kırıklığı hissetmesine neden olabilir​​.

Jung’un arketip teorisi, insan psikolojisini anlamak ve bireysel gelişim süreçlerine rehberlik etme açısından hala önemini korumaktadır. Bu teori, modern psikolojinin çeşitli alanlarında, özellikle bireysel ve kolektif bilinçdışını anlamak ve terapötik süreçlerde kullanılmak üzere uyarlanmıştır.

Jung tarafından tanımlanan bazı temel arketipler şunlardır

Gölge

Kişinin kabul etmek istemediği, genellikle olumsuz olarak algıladığı yönlerini temsil eder. Gölge, bastırılmış düşünceler, istekler ve duyguları içerir. Örneğin, bir kişi, toplum tarafından kabul edilmez bulunan agresif veya kıskanç yönlerini bu arketip altında bastırabilir.

Anima ve Animus

Jung’a göre, her bireyde karşı cinsin özelliklerini temsil eden bir arketip bulunur. Erkeklerde “anima”, kadınlarda ise “animus” olarak adlandırılır. Bu arketipler, karşı cinsin idealize edilmiş temsilleri olarak görülür ve kişinin karşı cinsle olan ilişkilerinde önemli bir rol oynar.

Kahraman

Zorlukların üstesinden gelme, cesaret, fedakarlık ve kendini aşma temalarını içerir. Kişinin yaşamındaki önemli geçiş dönemlerinde, özellikle zorluklar ve engellerle yüzleşirken ortaya çıkar.

Bilge Yaşlı Adam

Bilgelik, bilgi ve rehberlikle ilişkilendirilir. Hikayelerde ve mitolojide sıkça karşılaşılan bu karakter, genellikle yol gösterici ve öğretici bir rol üstlenir.

Büyük Anne

Bu arketip, besleyici, koruyucu ve şefkatli anne figürünü temsil eder. Güvenlik ve destek gibi temel insan ihtiyaçlarını yansıtır.

Kahramanın Yolculuğu

Kişinin hayatında bir dönüşüm geçirdiği, zorluklarla yüzleştiği ve sonunda değişerek döndüğü bir süreci anlatır. Bu yolculuk genellikle zorlu engelleri aşmayı ve kişisel gelişimi içerir.

Çocuk

Masumiyet, yeniden doğuş, kurtuluş ve yenilikçilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, başlangıçlar, potansiyel ve yeni başlangıçlarla ilgilidir. Çocuk arketipi aynı zamanda kişinin içsel neşesi ve yaratıcılığını temsil eder.

Hilekar

Sınırları zorlayan, kuralları ihlal eden ve değişimi tetikleyen kişiliği ifade eder. Bu arketip genellikle mizah ve alayla ilişkilidir ve sosyal normları sorgulamak için kullanılır.

Yaratıcı

Yenilikçilik, yaratıcılık ve hayal gücünü temsil eder. Bu arketip, dünyayı değiştirebilecek yeni fikirler ve yaratımlarla ilişkilendirilir.

Bakıcı

Bakıcı arketipi, şefkat, fedakarlık ve diğerlerine yardım etme arzusunu yansıtır. Bu arketip, insanları koruyan ve destekleyen, empati ve anlayışla hareket eden kişilerde görülür.

Hükümdar

Hükümdar arketipi, kontrol, güç ve otorite ile ilgili temaları içerir. Bu arketip, liderlik, sorumluluk ve düzeni koruma arzusunu temsil eder.

Sevgili

Romantizm, aşk, tutku ve çekicilikle ilişkilendirilir. Bu arketip, insanlar arasındaki bağları ve yakınlıkları vurgular ve genellikle romantik ilişkilerde ve cazibede önemli bir rol oynar.

Yule Psikoloji Enstitüsü

Kaynaklar

Richards, R. J. (2016). Objectivity and the theory of the archetype. What Reason Promises: Essays on Reason, Nature and History. De Gruyter, Berlin, 26-37.

Serrican, E. (2015). Reflexion of the archetype concept in Carl Gustav Jung’s theory of analytical psychology to the literature. International Journal of Social Sciences and Education Research, 1(4), 1205-1215.

 

 

Devamı
featured_image

Rüyaların Yorumu – Freud

Yazar: Tuğçe Turanlar10 Ocak 2024 Rüya0 Yorum

“Rüyalar, bastırılmış arzuların gerçekleşmesidir.” – Freud

Rüyaların Yorumu

Freud’un rüya analizi teorisi, rüyaların bireyin bilinçaltı zihin süreçlerine dair önemli bilgiler sağlayabileceği fikrine dayanır. Bu teoriye göre, rüyalar bilinçaltımızda yer alan, gündelik hayatımızda genellikle bastırılmış veya yüzeye çıkmamış düşünceler, anılar ve duyguların bir yansımasıdır. Freud, rüyaların bu bastırılmış içerikleri simgesel bir şekilde ifade ettiğine inanıyordu.

Bu yaklaşımda, rüyaların iki ana içeriği olduğu düşünülür: Manifest içerik ve latent içerik. Manifest içerik, rüyanın hatırlanan, açık hali yani rüyanın yüzeysel hikayesidir. Latent içerik ise, rüyanın altında yatan, bilinçaltı dilekleri ve düşünceleri temsil eder. Freud’a göre, rüyaların manifest içeriği, bu daha derin, gizli anlamları, yani latent içeriği gizlemek için bir tür perdedir.

Bu teori, rüyaların yorumlanması sırasında kullanılan anahtar bir yöntemdir. Freud’un bu yaklaşımı, rüyaların kişisel ve öznel yorumlanmasını vurgular. Yani, bir rüyanın sembollerinin ve içeriğinin, rüya gören kişinin kişisel deneyimleri, duyguları ve kültürel arka planı ile yakından ilişkili olduğuna inanılır. Rüyaların analizi, bu latent içeriğin ortaya çıkarılmasına ve bireyin kendi iç dünyasının daha derin bir anlayışına yol açabilir​.

“Rüyanın içeriği, düşleyen kişinin yaşamıyla ilgili en derin ve en gizli arzularını yansıtır.” – Burada Freud, rüyaların kişisel anlam ve bağlamının önemine işaret eder. Rüyaların bireyin yaşam deneyimleri ve bilinçaltı düşünceleriyle sıkı sıkıya bağlı olduğunu belirtir.

Freud, rüyaların sembolizminde çeşitli temalar üzerinde durmuştur. Örneğin; insan vücudu, ebeveynler, çocuklar, kardeşler, doğum, ölüm, çıplaklık gibi birçok şey rüyalarda sembollerle temsil edilir. İnsanlar genellikle bir evin biçiminde temsil edilir. Pürüzsüz duvarlı evler erkekleri, çıkıntıları ve balkonları olan evler ise kadınları temsil eder. Ebeveynler rüyalarda kral ve kraliçeler veya diğer saygıdeğer kişiler olarak belirir. Çocuklar ve kardeşler, küçük hayvanlar veya haşarat olarak sembolize edilir. Doğum genellikle suya atılmak, sudan çıkmak, birini sudan kurtarmak veya sudan kurtarılmak gibi suya yapılan referanslarla temsil edilir​​​​.

Freud’a göre rüya sembollerinin en zengin koleksiyonu cinsel yaşama ayrılmıştır.

Freud, rüyalardaki sembollerin büyük çoğunluğunun cinsel semboller olduğunu belirtir. Erkek genital organı, uzun ve dik nesnelerle (örneğin çubuklar, şemsiyeler, direkler, ağaçlar) veya vücuda nüfuz edebilen ve yaralanmaya neden olabilen nesnelerle (örneğin bıçaklar, hançerler, mızraklar, kılıçlar ve ateşli silahlar) temsil edilir. Kadın genital organları ise içine bir şey doldurulabilecek bir alanı kaplayan nesnelerle (örneğin çukurlar, mağaralar, şişeler, kutular, sandıklar, kavanozlar, bavullar, cepler, gemiler, ağız, kiliseler ve ayakkabılar) sembolize edilir. Göğüsler genellikle elma, şeftali ve genel olarak meyvelerle temsil edilir​​​​.

“Bazen bir puro, sadece bir purodur.” – Bu ünlü alıntı, Freud’un her zaman her şeyin derin bir anlam taşımadığını kabul ettiğini gösterir. Bazı durumlarda, rüyaların veya diğer şeylerin sadece göründükleri gibi olduğunu ve her zaman altında yatan gizli anlamların olmadığını belirtir.

Freud’un rüya yorumlaması, rüyaların içeriğini ve simgelerini keşfederek, bilinçaltı düşüncelerimiz ve duygularımızı aydınlatmamıza yardımcı olur. Ancak, Freud’un rüya analizi basit değildir; rüyaların doğru bir şekilde yorumlanabilmesi için yıllar süren eğitim ve deneyim gerekir​​.

Rüyaların Yorumu – Freud

Yule Psikoloji Enstitüsü

Kaynaklar

Jenkins, W. (2017). An Analysis of Sigmund Freud’s The Interpretation of Dreams. Macat Library.

Sharpe, E. F. (2018). Dream analysis: A practical handbook of psychoanalysis. Routledge.

Schon, J. (2016). Dream interpretation in theory: Drawing on the contributions of Freud, Jung, and the Kleinians. Psycho-analytic Psychotherapy in South Africa, 24(1), 76-108.

Devamı
featured_image

Arketip Nedir

Yazar: Tuğçe Turanlar31 Ekim 2023 Psikoterapiler, Rüya0 Yorum

Arketip, insanların kolektif bilinçdışında yer alan evrensel semboller ve temaları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Carl Jung’un psikolojik teorilerinde önemli bir yere sahip olan bu kavram, insanların tarih boyunca oluşturduğu mitler, hikayeler ve rüyalar aracılığıyla kültürler arası benzerlikleri ve ortaklıkları keşfetmemize olanak tanır. Arketipler, insan deneyiminin temel yönlerini yansıtan derinlemesine kalıplardır ve bu nedenle farklı kültürlerde ve zamanlarda bile benzer hikayelerin ve karakterlerin ortaya çıkmasına neden olur.

Bu evrensel kalıplar, bireyin kendi kişisel hikayesini ve yaşam yolculuğunu anlamasına yardımcı olan bir çerçeve sunar. Özellikle marka hikayeciliği, reklamcılık ve içerik oluşturma gibi alanlarda, arketiplerin gücünden yararlanmak, hedef kitleyle daha derin bir bağlantı kurmak için etkili bir yöntemdir.

12 Arketip

Carl Jung’un 12 arketipi, insanın ortak bilinçaltındaki evrensel semboller ve temaları temsil eder. Jung’a göre, bu arketipler insan psikolojisinin temel yapı taşlarıdır ve bireysel ve kolektif bilinçaltımızın derinliklerinde yer alır.

Jung‘un 12 arketipi, bireyin iç dünyasındaki ve dış dünyadaki deneyimlerini şekillendiren içgüdüsel enerjileri ve davranış kalıplarını tanımlar. Bu arketipler, insanın yaşamındaki temel rolleri, deneyimleri ve duygusal tepkileri temsil eder. Her birey, bu arketiplerin farklı kombinasyonlarına sahip olabilir ve bu da onların dünyayı nasıl algıladıklarını ve nasıl tepki verdiklerini etkiler.

Yardımsever (Caregiver)

Şefkati ve cömertliği temsil eder.

Koruyucu, özverili, fedakâr, bakıp büyüten ve genellikle ebeveyndir.

İyiliksever, dostane, faydası dokunan ve güvenilirdir.

Yaratıcı (Creator)

Yenilikçiliği, sanatsallığı ve yaratıcılığı temsil eder.

Yeniliği, güzelliği ve estetik bir standardı arayan bir hayalperesttir.

Nicelik üzerinden niteliği vurgular.

Sıradan Adam (Regular Guy/Everyman/Everywoman)

Çalışan çoğunluk (emekçi) sınıfını, güçsüz takımı ve komşuyu (halktan birini) temsil eder.

Azimli, erdemli, gerçekçi, büyük ölçüde samimi ve bazen kadercidir.

Genellikle alçak gönüllüdür.

Kaşif (Explorer)

Bağımsız ve gönüllü maceraperest ile temsil edilir.

Keşfetmek ister, kendisini ve çevresini gözler.

Sürekli hareket halindedir ve gezgindir.

Kahraman (Hero)

Cesur ve cengâver bir savaşçı tarafından temsil edilir.

Asil bir kurtarıcı ve mücadelecidir.

İlham verir ve insanlığı güç bir durumdan kurtarır.

Masum (Innocent)

Saf, inançlı, naif ve çocuksu karakter ile temsil edilir.

Alçakgönüllü ve sakindir.

Mutlu ve sade bir cennete özlem duyar.

Soytarı (Jester)

Eğlence ve zevk için yaşamayı temsil eder.

Oyuncu, yaramaz ve komedyendir.

Çoğunlukla alaycı ve neşelidir.

Aşık (Lover)

İçten, romantik, şehvetli ve tutkulu olmayı temsil eder.

Sevgi ve zevk vermek ister.

Sihirbaz (Magician)

Fizikçi veya kimyacı, hayalperest bir karakter tarafından temsil edilir.

Doğal güçlerle, dönüşüm ve başkalaşımlarla ilgilidir.

Asi (Outlaw)

İsyankâr ve yerleşmiş inançlara veya kurumlara karşı çıkan kimse tarafından temsil edilir.

Uyumsuz ve hayatta kalandır.

Çoğunlukla intikamcı ve kurallara uymayan biridir.

Kral (Ruler)

Güce ve kontrole şiddetli eğilim duyan kimse tarafından temsil edilir.

Lider, patron ve hakimdir.

Yüksek etki gücüne sahip ve inatçıdır.

Kimi zaman acımasız olabilir.

Baskınlığını korur ve diğerlerini yönetir.

Bilge (Sage)

Bilgi, tecrübe ve aydınlanmaya değer vermeyi temsil eder.

Uzman ve danışmandır.

Bilgeliğini ve zekasını kullanır.

Biraz kendini beğenmiş olabilir.

Bilimsel, felsefi ve akıllıdır.

Dünyada ünlü bir rehberdir.

 

“Jung Ekolüyle Rüyalarımı Nasıl Analiz Ederim?” bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin ilk iki bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast

Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Youtube

Arketip Nedir

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynaklar

Jung, C. G. (2014). Four archetypes. Routledge.

YAKIN, V., & Canan, A. Y. (2012). Markaların Kişilik Arketiplerinin Algılanması Üzerine Bir Araştırma Turkish Online Journal of Design Art and Communication, 2(3), 27-36.

Devamı
featured_image

Rüya Analizi: Freud ve Jung’un Karşılaştırmalı Görüşleri

Yazar: Tuğçe Turanlar29 Ekim 2023 Psikoterapiler, Rüya0 Yorum

Rüya Analizi

Freud’a Göre Rüyalar Ne Anlama Geliyor?

Hepimiz rüya görüyoruz, değil mi? Peki, bu rüyaların anlamı ne? Freud, rüyaların aslında bilinçdışı düşüncelerimizin bir yansıması olduğunu söylüyor. Uyanıkken ahlaki değerler ve gerçeklik bizi derin düşüncelerimizden uzaklaştırıyor. Ama uyuduğumuzda rüyalarla tüm arzularımıza dalıp gidiyoruz. Özellikle, bazen uyanıkken utanç duyduğumuz cinsel arzular bile rüyalarımızda sembolik bir şekilde karşımıza çıkıyor. Kısacası Freud’a göre rüyalar iç dünyamızın gizli kapılarına anahtar!

Feud’a Göre Rüyaların Derin ve Sembolik Anlamları

Rüyaların karmaşık ve gizemli dünyasında, Sigmund Freud’un “Rüyaların Yorumu” adlı eserinde ortaya koyduğu sembolik anlamlarla karşılaşıyoruz. Freud, rüyaların sadece rastgele görüntüler olmadığını aksine bilinçaltımızın derinliklerinde saklı sembolik mesajları ortaya çıkardığını savunuyor.

Ev Sembolü: Rüyada bir ev görmek, Freud’a göre oldukça anlamlıdır. Düz duvarlı evler erkekleri, birinin tutunabileceği çıkıntıları ve balkonları olan evler ise kadınları temsil eder. Bu, rüyaların cinsiyet ve kişilik özellikleriyle nasıl ilişkilendirildiğini gösteren bir örnektir.

Ebeveynler ve Kraliyet: Rüyada ebeveynlerinizi Kral ve Kraliçe olarak görmek, onlara duyduğunuz derin saygıyı ve sevgiyi yansıtabilir. Bu, aile bağlarının ve ebeveynlere olan bağlılığın sembolik bir gösterimidir.

Su ve Doğum: Suyla ilgili rüyalar doğumu temsil eder. Eğer biri suda boğuluyorsa yeni bir başlangıcı veya dönüşümü temsil edebilir. Suyun içinden çıkmak veya birini sudan kurtarmak annelik ilişkisini veya koruma içgüdüsünü simgeler.

Yolculuk ve Ölüm: Bir yolculuk yapmak rüyalarda ölümü temsil eder. Bu, yaşamın sona ermesi değil, yeni bir başlangıca işaret eden sembolik bir yolculuktur.

Çıplaklık ve Kıyafet: Rüyada çıplak olmak, savunmasızlık veya utanç duygusunu temsil ederken, kıyafetler, özellikle üniformalar, sosyal statüyü veya belirli bir role bürünmeyi simgeler.

Freud ve Cinsellik: Freud, rüyaların cinsel yönlerini özellikle vurgulamıştır. Rüyaların uyanıkken utanç veya korku nedeniyle baskılanan cinsel arzuları ve düşünceleri yansıttığına inanıyordu.

Freud’un Cinsel Semboller Üzerine Bakışı

Erkek Genitali: Sopa, şemsiye, direk veya ağaçla sembolize edilir.

Kadın Genitali: Genellikle doldurulabilecek şeylerle, örneğin çukurlar, delikler, şişeler, kavanozlarla sembolize edilir.

Kadınlar & Erkekler: Kadınlar kağıt ve ahşap objelerle, erkekler ise kaya ve dağla temsil edilir.

Cinsel İlişki: Mücevherler ve tatlılar sıkça karşımıza çıkar.

Dişlerin Düşmesi: Mastürbasyon için bir ceza olarak hadım edilme korkusunu gösterir.

Freud’un Rüya Analizi: Gizli ve Açık Anlamlar

Sigmund Freud, rüya yorumlamasında cinsel dürtülerin önemli bir rol oynadığına inanıyordu. Ancak bu, rüyaların sadece cinsellikle sınırlı olduğu anlamına gelmez. Freud, rüyaların derinlemesine sembolik mesajlar taşıdığını savunmuştur. Bu sembolik mesajlar, “latent” yani gizli anlamlar olarak adlandırılır. Bu gizli anlamlar, rüyanın yüzeyindeki “manifest” yani açık anlamlarından farklıdır. Örneğin, bir rüyada insanların ortasında çıplak olduğunuzu görmek, yüzeyde basit bir çıplaklık rüyası gibi görünebilir. Ancak Freud, bu tür bir rüyanın aslında daha derin korku ve endişeleri temsil edebileceğini belirtir. Belki de bu rüya, insanların sizi eleştireceğinden veya kusurlarınızı göreceğinden duyduğunuz endişeyi yansıtıyordur. Freud’un rüya analizi, rüyaların sadece yüzeydeki anlamlarından çok daha fazlasını sunar ve bu derinlemesine analiz, rüyaların gerçekten ne anlama geldiğini anlamamıza yardımcı olabilir.

Freud’a Göre Rüyaların Savunma Mekanizmalarıyla Şekillendirilmesi

Rüyaların toplumsal kabul için nasıl manipüle edildiğini merak ediyor musunuz? Freud, bu süreçte savunma mekanizmalarının kritik bir rol oynadığına inanıyordu:

Yer Değiştirme: Rüyalarınızda neden bazen önemsiz şeylere karşı mantıksız bir şekilde tepki gösterdiğinizi merak ettiniz mi? Freud, bu nesnelerin aslında sizi rahatsız eden gerçek şeylerin yerine geçtiğini söyler.

Projeksiyon: Rüyalarınızda başkalarının sizi sevmediğini hissediyor musunuz? Aslında bu, sizin onları sevmediğiniz anlamına gelebilir. Freud, bu mekanizmanın, duygularınızı egonuzun fark etmediği bir şekilde ifade etmenizi sağladığını belirtir.

Sembolizasyon: Rüyalarınızda belirli eylemleri gerçekleştirmek, Freud’a göre baskılanmış dürtülerin sembolik bir ifadesi olabilir. Örneğin, bir sigara içmek veya bir anahtarla araba çalıştırmak cinsel bir anlam taşıyabilir.

Jung’a Göre Rüya Analizi

Carl Jung, rüya yorumlamasında Freud’un cinsel dürtülere odaklanan yaklaşımından farklı bir perspektif sunmuştur. Jung, rüyaların kolektif bilinçdışı ve bireyselleştirme süreçleriyle yakından ilgili olduğuna inanıyordu.

Sembolizm: Jung, rüyaların sembolizm ve imgelemle dolu olduğuna inanıyordu. Bu semboller, bireyin bilinçdışı deneyimlerini yansıtır.

Rüyanın Yorumcusu: Jung’a göre, bir rüyanın en iyi yorumcusu, onu yaşayan kişidir. Bu, rüyaların kişisel ve bireysel deneyimlerle yakından ilgili olduğu anlamına gelir.

Arketip Teorisi: Jung, rüyaları anlamak için arketip teorisini kullandı. Bu teori, rüyaların kolektif bilinçdışı deneyimlerle nasıl ilişkilendirildiğini açıklar.

Rüyaların Terapötik Rolü: Jung, rüyaların sadece analitik değil, aynı zamanda terapötik bir rol oynadığına inanıyordu. Rüyalar, bilinçli ve bilinçdışı zihin arasında bir köprü görevi görür.

Jung ve Rüya Yorumlaması: Arketip İmge Teorisi

Carl Jung, rüya yorumlamasında arketiplerin önemli bir rol oynadığına inanıyordu. Bu arketipler, vücudumuzun farklı organlarından ve zihnimizin derinliklerinden türemiştir.

Arketipler: Jung’a göre arketipler, kolektif bilinçdışından yükselen ve mitolojide, rüyalarda ve masallarda karşımıza çıkan sembollerdir.

Rüya Yorumlaması: Jung, rüyaların yorumlanmasında bireyin yaşam öyküsünün önemli olduğuna inanıyordu. Freud’un sabit semboller üzerine kurulu teorisinin aksine, Jung her bireyin farklı olduğuna ve rüya yorumlarının bu bireysellik üzerine kurulması gerektiğine inanıyordu.

Freud’un Rüya Yorumlama Sanatı: Anahtar Kavramlar ve Semboller

Freud, rüyaları yorumlama konusunda farklı yöntemler bulmuştur.”Rüyaların Yorumu” adlı kitabında, rüyaların derinlemesine analizini ve cinsel dürtülerle olan ilişkisini detaylıca ele almıştır.

Rüya Türleri: Freud, rüyaları latent (gizli) ve manifest (açık) olmak üzere iki kategoriye ayırmıştır. Bunlardan biri bilinçli, diğeri ise gizli anlamlar taşır.

Rüyaların Kökeni: Freud’a göre rüyalar, bireyin baskılanmış cinsel arzularının bir yansımasıdır. Ayrıca rüyaların, bireyin uyanıkken yaşadığı geçmiş deneyimlerden etkilendiğine inanmıştır.

Bilinçdışı ve Rüyalar: Freud, rüyaların bilinçdışı zihinden kaynaklandığına inanıyordu. Bu nedenle rüyaları, bilinçdışı zihne giden kraliyet yoluna benzetmiştir.

Rüyalarda Semboller: Freud, rüyalarda sıkça karşılaşılan sembolleri ve bu sembollerin anlamlarını detaylıca analiz etmiştir. Örneğin, bir sigara içme rüyası veya bir anahtarın kontağa sokulması, Freud’a göre cinsel bir anlam taşıyabilir.

Cinsel Rüyalar: Freud’un libido, Oedipus kompleksi ve Electra kompleksi gibi kavramları, bireyin bilinçdışı zihninde baskılanır ve bu da cinsel rüyalara yol açar.

Rüyaların Yorumlanma İhtiyacı: Freud’a göre rüyaların yorumlanma ihtiyacı, savunma mekanizmalarımızdan kaynaklanmaktadır. Özellikle şu üç mekanizma ön plana çıkar: Yer Değiştirme, Projeksiyon (Yansıtma), Sembolizasyon

Rüya Analizi: Freud ve Jung’un Bakış Açıları

Rüya yorumlaması, Freud ve Jung gibi büyük düşünürlerin çalışmalarıyla derinlemesine incelenmiştir. Freud, rüyaların evrensel sembollerle yorumlanabileceğini savunurken, Jung rüyaların bireysel bilinçdışı deneyimlere dayandığına inanmıştır.

Freud’a göre rüyalar, derin anlamlar taşıyan evrensel sembollerle yorumlanabilir. Rüyaların en garip veya anlaşılmaz oldukları zamanlarda bile derin ve önemli anlamlar taşıyabileceğini belirtir. Yani, bir rüya ne kadar saçma veya mantıksız görünse de, altında derin bir anlam veya mesaj olabileceğini vurgular.

Jung, rüyaların bireysel bilinçdışı deneyimlere dayandığına inanmıştır.

 

“Rüyalar, ruhunuzun yazmakta olduğu kitaptan alıntılardır.” – JUNG

 

Rüya yorumlaması, sürekli gelişen ve derinlemesine incelenmesi gereken bir alandır. Freud ve Jung’un bu konudaki görüşleri, rüyaların anlamını ve kökenini anlamamıza ışık tutar.

Rüya Analizi: Freud ve Jung’un Karşılaştırmalı Görüşleri

“Jung Ekolüyle Rüyalarımı Nasıl Analiz Ederim?” bölümü için Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast Serisinin ilk iki bölümünü aşağıdaki bağlantıya tıklayarak dinleyebilirsiniz.

Seans Odası Sakinleri (S.O.S.) Podcast

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynaklar

Majumdar, P., & Tripathi, D.S. (2019). Comparison of Freudian & Jungian View on Dream Analysis

Freud, S. (1900). The Interpretation of Dreams. SE 4 & 5.

Jung, C. G. (2014). On the nature of the psyche. Routledge.

Devamı

Instagram

yulepsikoloji

Kütüphanemde bana eşlik etmiş olan bu değerli Kütüphanemde bana eşlik etmiş olan bu değerli kitapları, artık başka zihinlere ve kalplere ulaşabilmesi için paylaşmak istiyorum.

Her ay bir psikoloji kitabını hediye edeceğim. Belki bir cümlesi, bir fikri, bir sayfası size de eşlik eder ❤️

📖 Bu ayın kitabı: Kaygının Anlamı – Rollo May

“Kaygı, içsel bir çağrıdır; bizi yüzleşmeye, büyümeye ve sorumluluk almaya davet eder.”

Çekilişe katılmak için:

✅ Gönderiyi beğenmeniz
✅ Yorumlara iki arkadaşınızı etiketlemeniz
✅ Yule Psikoloji sayfasını takip etmeniz yeterli

📅 Son katılım: 27 Mayıs Salı

#psikoloji #kitap
Narsistik ilişkileri çözümleme atölyesi 🌷 Narsistik ilişkileri çözümleme atölyesi 🌷 narsistik partnerle kurulan ilişki dinamiklerini ve bu ilişkilerde ortaya çıkan travma bağını anlamak isteyenler için hazırlandı. Atölyede, sağlıksız ilişki döngülerinin arka planındaki psikolojik mekanizmaları, duygusal bağımlılığı ve bu tür ilişkilerden kopmakta yaşanan zorlukları birlikte inceleyeceğiz. 

🌷 Katılımcılar, narsistik ilişkilerin nasıl işlediğini daha iyi kavrayarak, kendi ilişkilerini sorgulama ve daha sağlıklı bağlar kurma yolunda önemli bir farkındalık kazanacaklar.

📅 Tarih: 2 Haziran Pazartesi
⏰ Saat: 21.00 – 22.30
💻 Platform: Google Meet – Online

Detaylı bilgi için DM’den ya da WhatsApp üzerinden ulaşabilirsiniz.

📱 0532 053 3992 (WhatsApp)

Görüşmek üzere 💛

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji #ilişkiler
🌷 Yetersiz annelik görmüş kişiler, içlerin 🌷 Yetersiz annelik görmüş kişiler, içlerinde güçlü bir sevgi açlığı taşısalar bile yakın ilişkilerde rahat edemezler. Sevgi almaya duydukları özlem, genellikle içlerindeki güvensizlik ve koruyucu duvarlarla engellenir. Geçmişte ihtiyaçlarının karşılanmamış olması, birinin onlar için gerçekten var olacağına inanmalarını zorlaştırır. 

Bazıları sevgiyi hak etmediğini düşünürken, daha bağımlı kişiler partnerlerine yapışır, onları boğar ve aradıkları kusursuz sevgiyi bulamayınca öfkeyle karşılık verir. Bu öfke, ilişkiyi zedeler ve eski terk edilme yaralarını tekrar canlandırır.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji #anne
🩵 “Farkında olmak, tam da burada, şimdide o 🩵 “Farkında olmak, tam da burada, şimdide olmak demektir; şimdiki zamanda bütünüyle var olabilmek, karşımıza hangi deneyim çıkarsa kabul edebilmek, yine de deneyimin hiçbir türden görünümüne kendini kaptırmamak demektir. Farkında olmak aynı zamanda, yargılamadan veya değerlendirmeye tabi tutmadan, deneyimin farkında olmak demektir.”

Kitap: Psikoterapide Bağlanma - David J. Wallin

#psikoloji #farkındalık
❤️ İçsel çocuk arketipleri, çocuklukta gel ❤️ İçsel çocuk arketipleri, çocuklukta geliştirdiğimiz duygusal başa çıkma kalıplarını simgeler. O dönemde ihtiyaç duyduğumuz sevgi, güven ve kabulü elde etmek için öğrenilen bu stratejiler, büyüdükten sonra da davranışlarımızı şekillendirmeye devam eder. Arketipleri tanımak, hangi eğilimlerin bize fayda sağladığını hangilerinin ise sınırlarımıza zarar verdiğini ayırt etmeye imkân tanır; böylece daha bilinçli seçimler yapabiliriz.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynaklar

*LePera, N. (2021). How to Do the Work: Recognize Your Patterns, Heal from Your Past, and Create Your Self. TarcherPerigee.

*Maté, G. (2021). The Myth of Normal: Trauma, Illness & Healing. Avery.

*Schwartz, R. C. (1995). Internal Family Systems Therapy. Guilford Press.

#psikoloji
Narsisistik ebeveynler, kendilerini önemli ve üs Narsisistik ebeveynler, kendilerini önemli ve üstün hissetme ihtiyacı duyarlar; eleştiriye karşı aşırı duyarlıdırlar ve başkalarıyla empati kurmakta zorlanırlar. 
Bazı anneler, kendi gerçekleşmemiş hayallerini ve isteklerini çocukları üzerinden yaşamak isterler. Örneğin, kendilerini güzel ya da başarılı hissetmediklerinde çocuklarının bu eksikliği tamamlamasını ve adeta onların “intikamını” almasını bekleyebilirler. Bu nedenle çocuklarının kendi beklentilerini karşılamasını aşırı derecede önemser ve bu gerçekleşmediğinde onları yok sayar ya da düşmanca davranabilirler.

Bu tutum sonucu çocuklar, kendilerini değerli hissetmek için sürekli başkalarının onayına ve beğenisine ihtiyaç duyarlar. Benlik değerleri dışarıya bağımlıdır ve başkalarını anlamakta güçlük çekerler. Sağlıklı bir benlik saygısı için çocukların ebeveynlerini idealize edebilmesi ve ebeveynlerin çocuğun atfettiği gücü çocuklarıyla paylaşması gerekir. 
Narsisistik babalar ise genellikle kendi ihtiyaçlarını ön planda tutarak çocuklarının güçlenmesini engeller ve onlarla sağlıklı yakın ilişkiler kurulmasını zorlaştırırlar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

Kaynak: Kişilik ve Zihin - Prof. Dr. Doğan Şahin

#psikoloji #narsissist #ebeveyn
❤️‍🩹 Toplumsal travma, geniş kitlelerin ❤️‍🩹 Toplumsal travma, geniş kitlelerin fiziksel ve ruhsal güvenlik duygusunu altüst eder. Ortaya çıkan etkiler yalnızca o olayla sınırlı kalmaz, gelecek nesillerin de duygusal ve sosyal yaşamını etkileyebilir. Ancak yüzleşme, paylaşım, kolektif hafızanın inşası ve adalet arayışı, toplumsal onarımı destekler. Dayanışma kültürünü beslemek ve yıkıcı olayların tekrarlanmaması için kalıcı çözümler geliştirmek, her bir bireyin katkısıyla mümkün hâle gelir.

Toplumsal Boyutta İyileşme

* Güçlü Sosyal Destek Ağı: Travmadan etkilenen bireylerin destek hissetmesi, toplumun onarıcı gücünü artırır. Ayrıca aile, arkadaş ve komşuluk ilişkileri gibi yakın çevre alanlarının güvenilirliği ve dayanışması, ruhsal toparlanmaya olumlu katkıda bulunur.

* Açık ve Şeffaf İletişim: Toplumsal travmanın ardından yaşananları görmezden gelme veya inkar, tüm kesimlerde derin bir güvensizlik yaratır. Oysa olayların kabul edilmesi, hatırlanması ve anlatılması uzun vadede onarıcı bir etki taşır.

* Adalet ve Yüzleşme Mekanizmaları: Geniş çaplı bir felaket veya zulüm sonrası adaleti sağlayacak yolların (yargı süreçleri, hak talepleri vb.) işlemesi, toplumsal bellek ve iyileşme sürecinin merkezinde yer alır. Resmî kurumlar, sivil toplum kuruluşları ve yerel inisiyatifler bu süreçte kritik rol oynar (Paker, 2007).

* Aktif Katılım ve Dayanışma: Dayanışma faaliyetlerine katılmak, yardım kampanyalarında yer almak veya hak savunuculuğu yapmak hem toplumu hem de bireyi güçlendirir. Bu tür eylemler, çaresizlik duygusunu hafifletir ve umudu canlı tutar.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar 

Kaynaklar

Herman, J. (1992). Travma ve İyileşme. İstanbul: Literatür Yayıncılık.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikolojik Danışmanlık Merkezi. (2015). Psiko-Eğitim Broşürleri – 4: Toplumsal Travma Nedir?
Janoff-Bulman, R. (1992). Shattered assumptions: Towards a New Psychology of Trauma. New York: Free Press.
Paker, M. (2007). Psiko-politik Yüzleşmeler. İstanbul: Birikim Yayınları.

#psikoloji
Neden en çok sevdiğimiz insanlara kızarız? 💔

Bunun temel sebebi, kurduğumuz bağın derinliği ve bu bağla birlikte gelişen beklentilerimizdir. 

Sevdiğimiz kişiler bize en yakın ve en açık olduğumuz kişilerdir; bu nedenle, onlar tarafından görülmeyi, anlaşılmayı ve desteklenmeyi bekleriz. Bu beklentiler gerçekleşmediğinde yaşadığımız hayal kırıklığı, çoğunlukla öfke olarak dışa vurulur. 

Ayrıca, sevdiğimiz insanlar bize adeta bir ayna tutarlar. Kendimizde kabul etmekte zorlandığımız taraflarımızı onların davranışlarında gördüğümüzde iç dünyamızdaki çatışmalar tetiklenir ve bu durum öfkeye neden olabilir. 

Ancak önemli olan bu duyguyu nasıl ifade ettiğimizdir. Öfkemizi doğru şekilde ifade etmek, ilişkilerimizi güçlendirme ve sağlıklı hale getirme potansiyeline sahiptir.

Unutmayalım ki, her kızgınlık bize kendimizle ilgili önemli bir mesaj taşır. Bu mesajı okumak ve anlamlandırmak, ilişkilerimizi olduğu kadar kendimizi de geliştirmek için çok değerlidir. ❤️

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#ilişkiler #psikoloji
🍃 Duygusal olarak olgunlaşmamış kişilerle i 🍃 Duygusal olarak olgunlaşmamış kişilerle iletişimde temel prensip, duygusal kontrolü onlara bırakmamak ve kendinizden emin, sakin bir duruş sergilemektir. Böylece kendi iç huzurunuzu korur ve iletişim süreçlerinizi sağlıklı yürütürsünüz.

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji #ilişkiler 

Kaynak
Gibson, L. C. (2022). Olgunlaşmamış Ebeveynlerin Açtığı Yaraları İyileştirmek.
🍃 Terapi; hızlı çözümlerden çok, adım ad 🍃 Terapi; hızlı çözümlerden çok, adım adım gerçekleşen bir değişim ve dönüşüm yolculuğudur. Kişinin zaman içinde kendi duygularını, düşüncelerini ve davranışlarını derinlemesine keşfederek, eski kalıpları dönüştürdüğü, kendini yeniden tanımladığı ve içsel kaynaklarını yeniden sahiplendiği bir süreçtir. Bu süreçte birey dışarıdan aldığı onaya bağımlı olmaktan kurtularak kendi değerini ve gerçek benliğini içten gelen bir anlayışla benimsemeyi öğrenir. Terapi, hayatla daha özgün ve tatmin edici bir ilişki kurmanın yolunu açar 🌷

Klinik Psikolog Tuğçe Turanlar

#psikoloji #terapi
🍃 Güvensiz-kaçıngan bağlanma stilinin temel 🍃 Güvensiz-kaçıngan bağlanma stilinin temelinde, “hayal kırıklığı yaşamamak için bağlanmamak daha iyi” düşüncesi yatar. Güvensiz bağlanan kişiler genellikle yakınlığı reddeder, bağımsızlığı aşırı önemser ve başkalarına ihtiyaç duymayı zayıflık olarak algılarlar. 

📸: lightafterchaos

#psikoloji
🍃 Duygusal manipülasyon, birinin sizi fark ett 🍃 Duygusal manipülasyon, birinin sizi fark ettirmeden kontrol altına almaya çalıştığı, psikolojik oyunlarla yönlendirdiği bir süreçtir. Bunu yaparken suçluluk hissettirme, gaslighting, aşırı eleştiri, tehdit veya duygusal şantaj gibi yöntemler kullanabilir. Amaç, sizi kendinizden şüphe ettirmek, kararlarınızı sorgulatmak ve zamanla kendi iradenizden uzaklaştırıp manipülatörün istediği yönde hareket etmenize neden olmaktır. Böyle bir durumun içinde olduğunuzu fark etmek ve sınır koymak, psikolojik sağlığınızı korumanın en önemli adımıdır.

#psikoloji #ilişkiler
Instagram'da Takip Et

Etiketler

Bağımlılık Bireysel psikoterapi depresyon Ebeveyn EMDR EMDR Terapisi Freud Gottman Çift Terapisi Jung Kişilik Bozuklukları narsist Online EMDR Online psikolog Psikanaliz Psikodinamik Psikoterapi Rüya travma Travma Bağı Travma Sonrası Stres Bozukluğu Travma Sonrası Tepkiler Çift Terapisi Çocukluk Travmaları çocukluk çağı travmaları İlişkiler

Son Eklenenler

  • İnsanlar Değişir mi? Romantik İlişkilerde Değişimin Rolü
  • Uzak Mesafe İlişkisi: Bağ ve Güveni Sürdürme
  • Oversharing (Aşırı Paylaşım) Nedir ve Nasıl Başa Çıkılır?
  • Travma Terapisi: Gerçek Nedir?
  • Uzun Süreli Yalnızlık: Beyin Üzerindeki Etkileri ve Çözüm Yolları
  • Depresyondaki Partnerime Nasıl Yardım Edebilirim?

Yasal Uyarı

Bu internet sitesinin içeriği ve uygulamaları, sadece bilgilendirme ve eğitim amaçlı olup, herhangi bir şekilde tıbbi öneri verme veya herhangi bir danışan sağlama amacı ile oluşturulmamıştır. Sitemizde yer alan alıntı ve görüşler açıkça belirtilmediği takdirde resmi görüşlerini yansıtmamaktadır. Yazılı izin alınmaksızın kaynak gösterilerek dahi kullanılamaz